60’LAR AVRUPA SİNEMASI

Sinemanın Dahi Akrobatı: Federico Fellini

La Dolce Vita (1960)

La Dolce Vita, ruhunu şeytana satmış bir adamın hikayesi. Kendini bulmak için çıktığı yolda, sahip olduğu saflığı ve masumiyeti kaybeden; hazzın ve şehvetin büyüsüne kapılıp ışığa bir türlü ulaşamayan Marcello’nun, mutsuz ev hayatıyla, ruhsuz Roma gecelerinin arasında sıkışmışlığını anlatıyor. Fellini, Marcello’nun düşüşünü anlatırken bir yandan da, yanlarına yaklaşınca lağım kokan losma sosyetelerle ve cafcaflı partilerle dolu, devasa bir film stüdyosunu andıran Roma’yı gezdiriyor bize. Roma sokaklarını geziyoruz ve ruhlarına ışık vurmayan insanların siluetleri belirsizleşiyor artık. Kimlikler önemini yitiriyor ve zamanın ruhu Marcello’nun mutluluk arayışını sonuçsuz bırakıyor. Filmin son sahnesinde ise Marcello’nun kulakları, artık masumiyetin sesini duyamaz hale geliyor ve çaresizliği gözlerinden okunuyor.

Otto e Mezzo – 8½ (1963)

La Dolce Vita ile görkemli bir Roma turu yaptıran Fellini, Otto e Mezzo filmiyle bizleri bu kez içsel bir yolculuğa çıkarıyor. Zamanla ilhamını kaybeden bir yönetmenin buhranlarına odaklanan film, rüyayla gerçekliğin birbirine girdiği gerçeküstü bir deneyim sunuyor. Fellini, yaratıcılığını ve de artık gençliğini kaybeden Guido karakteriyle aslında kendine bir günlük yazarak kendi hayatına ve içinden çıkamadığı rüyalarına uzaktan tebessüm etmiş. Bu sebeple filmdeki rüya sahnelerinin epey kişisel olduğunu söylemek mümkün. Fellini bu rüyalar aracılığıyla öyle sahneler, öyle sekanslar yakalamış ki, izlerken hayranlığımı gizleyememiştim. Bir insanın içsel çatışmaları başka türlü nasıl verilebilirdi ki? La Dolce Vita ve Otto e Mezzo’yu izledikten sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Federico Fellini çağının en yetenekli yönetmeni. İki filmdeki sahneleri düşününce başım dönüyor, bu nasıl bir özgüven, nasıl bir rahatlık diyorum. Çektiği filmlerin neredeyse hepsi yönetmenlik harikası. Fellini’yle birlikte aynı dönemde yönetmenlik yapan biri olsaydım onu epey kıskanırdım.

Diğer Yazılar: Metin Kaçar
MARY SHELLEY’DEN FRANKENSTEIN
İngiltere’de Romantizm akımı 1798’de, William Wordsworth ve Samuel Taylor Coleridge’in ortak çalışması...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir