Yıldız Savaşları: Son Jedi

Geçmişini Öldüren Film

Star Wars’ın sekizinci bölümü Son Jedi adıyla vizyondaki yerini aldı. Son filmin yaptığının geçmişine bir sünger çekmek olduğunu söylemek mümkün. İsyancılar ile İlk Düzen’in arasındaki güç savaşının devam ettiği bu filmde, İlk Düzen artık daha güçlü ve isyancılar ise güçlerini yitirirler pozisyonda kalıyor. Bu savaş sırasında, orijinal üçlemeden gönüllerde taht kurmuş olan Solo, Luke ve Leia aramıza dönmüştü. Han Solo’nun yedinci bölümde ölmesinden sonra Luke ve Leia filmin bütününde yer alıyorlar, başrolleri çekiyorlar, fazlasıyla kaybedilen kanı yerine koyuyorlar. Bir Star Wars nostaljisi olan yedinci bölümün ardından yenilenmiş ve önü açık bir sekizinci bölümle Lucas tarafından yaratılan Star Wars’ın şahlanışına tanıklık ediyoruz. Film nostaljiyi öldürerek müthiş bir iş yapıyor ve eski Star Wars filmlerini tekrar hissetmemizi sağlıyor. Yedinci filmde kurduklarını yıkarak adeta sekizinci filmin de yeni serinin ilk filmi olarak görülmesini sağlıyor.

Bir özne karmaşası: Maske mi yoksa yüz mü bir benliktir?

Hatırlanacağı üzere; 7. bölümde başkarakterlerimiz olan Ren ile Rey, kötülüğün ve iyiliğin yeni tarafları oluyorlardı. Aralarındaki gerilim bu bölümde de artarak devam ediyor. İlk filmin sonunda bu ikili düelloya girmiş ve mucizevi bir şekilde içindeki gücün iyi tarafına sadık kalan Rey galip gelmişti.  8. film ise sadece yeni Star Wars serisinin kapılarını açmadı, seyircilerle birlikte karakterler arasında geçmişi öldürme konusunu da beraberinde getirdi. İlginç olan, iki şekilde de ismi konmayan bir rahatlama sürecine girildi. Bu barışma süreci ise; geçmişi öldürerek bir özne olmayı gerektirdi.

Darth Vader’a bağlılıktan ödün vermeyen Ren, -ki maske takarak onu idolize ederek o olmayı fena halde arzuluyor- bir Sith acemisi olarak geçmişinden kurtulmaya çalışarak, kendini rehabilite ederek tam bir Sith olma mücadelesi veriyor. Bu kendisi ve olmak istediği yüz arasındaki çelişkiyi de beraberinde getiriyor. Bunu yaparken de gerçeklik, derisi soyulmuş etin ve değiştirilebilir maskenin arasında bir gerçeklik kargaşası oluşuyor.

Kylo Ren, en baştan beridir bir özne olmak için ihtiyaç duyduğu Darth Vader personasını kullanıyor. Bu persona onu sadece Darth Vader gibi hissettirmiyor aynı zamanda kendi gerçekliğini de dışlayarak, kendi kurguladığı yeni gelecekte Darth Vader ile bir araya gelme anlamını taşıyor. Bir anlamda Vader’ın da dilemması olan Anakin olmak ya da Vader olmak arasında gidip gelen karmaşayı personası olarak üstüne geçiriyor. Bu hikaye Anakin ile Vader’ın mücadelesinden öte Ren’in iyi tarafa geçip geçemeyeceğinin hikayesi. Anakin, 2000’lerde vizyona giren üçlemenin odak noktası olsa da, Star Wars konusu esasen iyi taraf ile kötü tarafın yıllar boyu sürecek mücadelesinin bir göstergesi. Kylo’ya dönecek olursak; Kylo Ren, Vader’in maskesini yanında taşıyarak, onun maskesini giyerek Vader’ın yüzüne sahip olmaya çalışıyor. Bu gerçekliğin de kendisine ait olmasını arzu ediyor. Kylo Ren’in gerçeklik karmaşası, maskesi (Vader olan) ile sahip olduğu gerçek yüzün reddi arasında yaşanıyor. Snoke’un şu maskeyi çıkart artık çocuk gibisin deyişi aslında Kylo’nun çocukluğundan öte onun tamamlanamayan bir özne olduğunu ifşa etmesidir. Kendi ete bürünen gerçekliğini de yüzüne sert bir şekilde vurulmasıdır.

Öte yandan, Vader maskesi ile kendi yüzü arasında yaptığı mücadelede Ren; zamanında bir Jedi acemisi olmuş olmanın da ezikliğini yaşar. Kendi yüzünü kullandığı takdirde bir Jedidir ve Jedi olarak kalacaktır. Vader özentisi maskesini takarak bu gerçeklikten uzaklaşmış olur. Bu uzaklaşma, onun arzuladığı büyük Öteki’ye yaklaştırır.

Lacan, özneleşme süreci üstüne şunu söyler: ben ile çevreleyen dünya arasındaki ayrılmayla başlar. Bu ayrılma olayı, eksikliğin belirişiyle ve eksikliğin gösterenle ilişkisinin ortaya çıkmasıyla birlikte ele alınmalıdır.

Başkasının bedeni ile benimki arasında bir ikileşme vardır. Kylo Ren’in benliği denebilir ki; onu yaratan Jediler ile gösterge olarak benimsediği ama hiç tanışmadığı Vader ile arasındaki ikileşmenin sonucudur. Bu yüzden Ren için geçmişi öldürmek; ya tamamen Jedi kimliğini temizlemek olacak ya Vader’ı yok ederek kendini tekrar rehabilete etmesiyle mümkün olacaktır. Eksikliği belirleyen bir güç simgesi olmak ve bunun göstereni de maske takarak Vader’ı olduğunca dışlayabilmekten geçer.

Aynı şekilde kendi kaderini kabul etmiş olan Rey ise; Jedi ustası Luke’u ikna ederek tam bir Jedi olmak için uğraş verirken o da kendi hurdacı geçmişini yok etmek isteyecektir. Rey’in eksikliği ise; dünyada var olmak için sembolik olarak bir şeyin parçası olmaktan geçer. Rey için bu durumun Ren’e göre daha kolay olmasının sebebi zaten bir idolünün olmamasından ileri gelir.

Bu iki karakterde geçmişlerini öldürerek bir yüz ve bir benliğe sahip olacaklardır.

Bir yaşam döngüsünün nesnesi olarak isyan:

Filmde Kylo Ren ile Rey’in geçmişlerini öldürüp kendi gelecekleri hakkında karar verebilmeleri dışında İsyan da (Rebels) kendi kaderini tayin etmenin peşine düştü. Eski, güçsüz olarak lanse edilen İsyan, kendini tüketip yeni bir isyan başlatmak zorunda kaldı. Han Solo ile Luke’un ölümü ve Leia’nın başkanlığının devri bunu ifade eder. Hatta şöyle bir benzetmeyi rahatlıkla yapabilirim. Leia’nın komaya girip tekrar canlanması, bir anlamda karışıklığın giderilmesi yeni bir düzene gidilmesini sağladı.

Filmin başında İsyan’ın yakıtının kalmadığı (metaforik olarak tükenmişliği) gösterilerek başlanıyor. Hatta cevval bir pilot olan Poe’nun isteyerek son silah gücünü İlk Düzen askerlerine karşı tek bir gemiyi yok etmek için kullanması İsyan’ın perişanlığı gösterdi. Tek bir gemi için kaç tane insan ve gemi feda edildi. Poe bir kahramanlık yaptı ancak bu kahramanlık İsyan’a bir darbe olarak geri döndü. Leia da bu saçma kahramanlığı yüzüne tokat gibi vurdu. Arkasından gelen İlk Düzen gemilerinin ve Kylo’nun çabasıyla, daha güçlü bir darbe İsyan’a vurulmuş oldu. Bu yüzden İsyan artık kendini tüketme raddesine girmiş oldu.

Leia’nın güçle kurtulmuş olması ise; tükenmişliğin başka göstergesiydi. Aynı zamanda bu kurtuluş bir değişimin de habercisi oldu. Ancak yeni bir düzen kurularak ve kendinden yeni bir kendi yaratarak bir kurtuluş söz konusu olabilirdi. O sebeple, İsyan fiziksel olarak değil sembolik olarak bir şekilde devam ettirilmeliydi.

İsyan’ın sembolik olarak devam ettirilmesi için, var olan kişilerin eskiden kopup yeniye devşirilmesi gerekti. Bu sebeple İsyan’ın bir yaşam döngüsü olduğunu düşünebiliriz. Hayatı başlayan, gelişen ve kendini tüketen bir nesneye benzetilebilir. Eskiler ölür, yerine yeniler gelir. Luke’un ölmesi, Leia’nın görev devri.

Star Wars 8: Bir dönemin bitişi mi?

Özne karmaşalarından, yaşam döngüsünden anlaşılacağı üzere; eskinin yerine yeni konma süreci izledik. Kylo Ren bir Sith olmak için güçlü adımlar atarken, Rey bir Jedi olmakta karar kıldı. İsyan fiziksel kabuğunu terk edip sembolikleşme yoluna gitti. Bütün ağır toplarını nerdeyse yitirdi. Star Wars sekizinci bölümde ise, hem 7. filmi yıktı hem de Darth Vader hayaletini sona erdirdi. Hikaye artık kendini özgünleştirmesini tamamlamış oldu. Sekizinci filmi ayrıksı kılan da bu oldu.

Diğer Yazılar: Burç Karabulut
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir