SINIRSIZLAR KULÜBÜ

Bir “Öteki” Hikayesi Daha: Dallas Buyers Club

1985 Dallas’ında yaşanmış bir hikayeyi anlatan Dallas Buyers Club (Sınırsızlar Kulübü), aldığı 6 Oscar adaylığıyla yılın iddialı filmlerinden. Korunmasız ilişkiye girdiği için HIV virüsü kapan Ron Woodroof, bir yandan o dönemdeki önyargılarla yüzyüze kalırken, diğer yandan hastalığının tedavisi için yasadışı yollara başvurmak zorunda kalıyor. Alternatif tedavi sürecinde Meksika’da bulduğu doktor ve hastanede tanıştığı travesti arkadaşı ile yaptığı işbirliği ve toplumun “öteki” kısmına geçişi üzerinden Ron’un hikayesini izliyoruz . Jean-Marc Vallée imzalı film, konu itibariyle oldukça sıradışı görünebilir. Ancak duyarlılık konusunda maalesef sınıfta kalıyor. Filmin ABD sağlık endüstrisine tam olarak getir(e)mediği eleştiriler, politik suların sığ tarafında yüzmeyi seçmesi ve LGBT bireyler hakkındaki genel yüzeysel yaklaşımı bana oldukça rahatsız edici geldi.

Toplumun çoğunluk tarafında keyfini çatarken birden kendini dışlanmış tarafta buluveren Ron karakteri, filmde diğer tarafta olmanın aslında ne denli zor olduğunu gözler önüne sermek üzere kullanılmak istenmiş . Ancak yönetmen bu “diğer tarafta olma” kısmını oldukça başarısız işliyor. Film LGBT bireyleri tamamen bağnaz bir heteroseksüel bakış açısıyla anlatmış. Sürekli yapılan normal olmayan vurgusu çok rahatsız ediciyken, film boyunca eleştiriliyor görünen düşünce yapısının aslında filmin belkemiğini oluşturması da oldukça ironik. Aynı şekilde, LGBT bireyleri temsil eden, Ron’un travesti arkadaşı Rayon filmin başında oldukça güçlü ve sağlam temelli bir karakter olarak karşımıza çıkıyor; filmin sonuna doğru ise kalbimize dokunması beklenen sahnelerde maalesef duygu sömürüsü elementi olarak kullanılıyor. Meseleye güçlü bir açılış yapan film, sosyal açıdan hiçbir düzgün eleştiri getiremediği gibi, maalesef yaptığı açılışı da kötü bir şekilde bitiriyor.

Ron rolünde Matthew McConaughey iyi bir performans sergilemiş. Oyunculuğunun zirvesi olduğunu söylemek güç, ancak dozu iyi ayarlanmış bir oyunculukla rolün hakkını vermiş. Rayon rolündeki Jared Leto’nun oyunculuğu bence filmdeki en güzel şey olabilir, ancak yine de karakter biraz daha derin yazılmış olsaydı gerçekten mükemmel bir performans izleyebilirdik. Şimdiye dek rol aldığı her filmde nasıl oluyorsa gözlerini kısıp çemçük ağız yapan bir karakteri canlandıran Jennifer Garner’a bu filmde de benzer bir rol verilmesi oldukça şaşırtıcı. İdealist (!) doktor rolünü geçtim, yalnızca doktor rolünün altını bile dolduramayan Garner; filmin kadın oyuncu kotasını doldurmaktan ileri gidememiş.

Senaryonun ödül alma amaçlı yazıldığı aşikar, ucundan kıyısından FDA, ABD polis teşkilatı ve hukuk sistemi eleştirileri yapıyor görünse de, en iyi yapabildiği şey, toplumun eğitimsiz kısmının “ne kadar duyarsız” olduğu ve değişmeyeceği gerçeğini göstermek oluyor. Konuyu işleme hakkındaki başarısızlığını bir kenara bırakırsak, kurgu ve diyaloglar açısından iyi yazılmış bir senaryo olduğunu söylemek mümkün.

Genel olarak anlatmaya kalktığı kesim konusunda bilgisiz ve tutarsız kalan filmin, klasik sinema izleyicisi tarafından beğenilecek bir görsellik ve anlatımı var. Aldığı ödül ve adaylıklar da bunun göstergesi. !f İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi Dallas Buyers Club’ın Türkiye gösterim tarihi ise 14 Mart 2013.

İyi seyirler.

Diğer Yazılar: Demet Başpınar
NEW YORK’A HOŞGELDİNİZ
Abel Ferrera’nın yönettiği ve Gérard Depardieu ile Jacqueline Bisset’nin başrollerini paylaştığı Welcome...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir