İçinde Güç ile doğan ancak 20 yaşına kadar kendisini çöl gezegeni Tatooine’e hapsolmuş hisseden ve Güç’ün varlığından haberdar olmayan Luke Skywalker hayatı R2-D2 ve C-3PO’nun hayatına girmesiyle değişti. Yıllar önce babası Güç’e denge getireceği düşünülen babasıyla benzer bir kadere sahip olmuş ve yeniden Güç’e denge getirecek kişi olarak görülmüştür. Babasıyla tek benzerliği bununla kalmaz. O da babası gibi iyi bir pilottur ve o da babası gibi ışın kılıcı kullandığı sağ elini kaybeder.
Luke diğer Jedi ustaları gibi çocuk yaşta Jedi eğitimi almadığı için Güç’ü hissetmesi ve kullanması kolay olmaz. Ancak yıllar sonra Matrix serisinde Neo, Harry Potter serisinde Harry Potter aynı şekilde zorlanmalarına rağmen seçilmiş kişi olmalarının hakkını verdilerse Luke da varlığının kaçınılmaz sonucu olarak Güç’ü kullanmayı başardı. Her ne kadar eğitimini tamamlamak yerine arkadaşlarını kurtarmayı seçse de görevini üstesinden gelmeyi bildi. Belki de Luke’u babasından ayıran en büyük özelliklerden birisi de arkadaşlarına olan bağlılığı. Anakin bir baba olarak gördüğü Obi-Wan’a bile yer yer tahammül edemezken, gözü karardığında neler yapabileceği kestirilemeyecek bir hale gelirken, Luke arkadaşlarını, ustalarını ve iyiliği her zaman ön planda tutmayı başardı.
Ne olursa olsun babası kadar karizmatik olmayı başaramamış, hatta ve hatta Han Solo’nun bile gerisinde kalmış bir karakter olarak görünse de Luke’un üzerindeki yükün altından iyi kalktığını belirtmek gerekir.