Sinemanın ne kadar etkili bir sanat dalı olduğunu bu tarz filmler tekrar hatırlatıyor. Çocuklara yapılan tacizler, cinsel istismarlar belki haberlere bile konu olmazken sadece Spotlight sayesinde, ailelerin çocuklarına din eğitimi aldırmak için güvendiği insanların kaç tanesinin sapık olduğunu öğreniyoruz. Sırf bu nedenle bile ben Spotlight’a saygı duyuyorum.
Ancak filmi iyi yapan ağır bir insanlık suçunu ortaya çıkarması değil sadece. Derdini bağırmadan, olayı fonda duygusal bir müzikle insanları ağlatacak bir hale getirmeden anlatması da değerli kılıyor filmi. Üstelik öyle işinin ehli ki zaten çok hassas olan bir konuyu çocukları malzeme etmeden anlatabiliyor. Çocuklara yapılan tacizi anlattığı halde, tam da olması gerektiği gibi, film boyunca neredeyse tek bir çocuk bile göstermeyip her geçen dakika işin vehametini daha çok gözümüze sokabiliyor. Senaryosu gereği olaya haberci bakış açısıyla yaklaşan Spotlight, sadece haber bulmak için her yolu seçen haberciler gibi değil ahlaklı bir haberci gibi davranıyor.
Özellikle Mark Ruffalo ve Brian d’Arcy James’in oyunculukları muazzam. Olayı aydınlatmak için büyük çaba gösteren bu nedenle zaman zaman da gerilen Mike Rezendes karakterini canlandıran Ruffalo ile bu sapıklığa akıl erdiremeyen ve bir yandan kendi çocuklarını da korumaya çalışan bir babayı, Matt Carroll’ı canlandıran James filmin gerçekçiliğini arttırıyorlar. Geçen yıl Birdman’de oyunculuğu tartışılan Michael Keaton da filmin önemli bir parçası ve oldukça başarılı.
Film boyunca bu sapıklıklarla ilgili öğrendiğiniz istatistiki bilgiler, cinsel istismarda bulunduğu için hiçbir ceza almadığını öğrendiğiniz din adamları ve olaya kayıtsız kalabilen insanların tavırları sizi hayrete düşürecek. Sadece Amerika’da değil tüm dünyada olan bu sapıklığın boyutu karşısında gözyaşlarınızı tutmak bir hayli zor.
Ülkemizde, otoritenin yıllar boyunca yaptığı haksızlıklara boyun eğmediklerini göstermek isteyen insanların başlattıkları mücadelenin belgeseli sansüre maruz kalırken siyasetçilerin ‘kitlelerin afyonu’ olarak kullandığı din olgusunun sorgulanmasına neden olacak böyle bir film yapılsa bırakın bir ödül töreninde aday gösterilmesini neler olur tahmin etmek çok zor. Üstelik eskiden hemen hemen her gün cinsel tacizde bulunduğu için yakalanan ve haberlere konu olan sahte din adamlarının şu an tamamen yok olmadığını ancak ortaya çıkarılamadığını bilip bunları anlatmaya cesaret edecek sinemacıların başlarına gelebilecekler korkunç. Bu nedenle çokça rastladığımız milliyetçi propagandaları nedeniyle eleştirdiğim Amerika sinemasına ve kendisinden kilometrelerce uzaktaki ülkeleri özgürlük getirdiği yalanıyla sömüren ancak kendi ülkesinde özgürlüğü bizim ülkemizden kat be kat daha fazla sağlayabilen Amerika yönetimlerine bu film özelinde haklarını vermek gerekiyor.
2015 filmlerini değerlendirirken vizyon tarihi nedeniyle henüz izleyemediğim ve değerlendirmeye alamadığım Spotlight bu yılın en önemli yapımlarından. Hiçbir anını seyircinin gözüne sokmayan buna karşılık da seyircilerin gözlerini kırpmadan izlediği bir film.