Star Wars serisinin yeniden hayatımıza gireceği belli olduğunda serinin sevenlerini tatlı bir heyecan sardı. 6 film arşivden çıkartıldı ve tekrar seyredildi. Her ne kadar Karanlık Taraf’a karşı olunsa da Darth Vader abimizin yeri ayrı tutulduğundan Karanlık Taraf’ın yeni liderinin kim olacağı merak edildi. Acaba Kylo Ren kim soruları ve üzerine yazılan teoriler de neredeyse filmin önüne geçti. Luke’un veya Leia’nın Karanlık Taraf’a geçmesi üzerine üretilen teoriler ise en ilgi çekenleri oldu. Ancak Güç Uyanıyor kendi hikayesini anlatan bir film olmaktan çok nostalji yapmaya çalışan bir yapım olarak karşımıza çıktı. Yıllar sonra Han Solo’dan R2D2’ya kadar tüm karakterlerin yine aynı oyuncularla beyaz perdede olması hepimizi heyecanlandırsa da film olarak tatmin etmedi. Kylo Ren gibi bir kötü karakter yaratılsa da özellikle kimliği belli olduktan sonra Darth Vader’ın gölgesinde kaldı. Yani kısaca Güç Uyanıyor olmadı. Yeni bir üçlemenin başlangıcı olması sebebiyle hoşgörüldü ancak olmadı.
Oysa Rogue One tam da seriye yakışan hatta ana film olmayı da hak eden bir film olarak bu yıl Star Wars hayranlarıyla buluştu. Öncelikle ilk üçlemenin en saçma yanı olarak seriyi zayıflatan Ölüm Yıldızı’nın üzerindeki delikten içeri ateş edilerek yok edilmesinin altında yatan sebebi açıkladı. Sonra da başladı kendi hikayesini anlatmaya. 1977 yılındaki filme ara ara teğet geçerek nostaljiyi hakkıyla yaptı. Prenses Leia’yı, C3PO’yu, R2D2’yu ve Darth Vader abimizi inceden yeniden soktu hayatımıza ama bunu üstüne basa basa yapmadı. Dolayısıyla da Rogue One kalplerimizi ısıtmayı başardı ve Güç Uyanıyor ile yaşadığımız hayal kırıklığını sonraki film için beklentiye dönüştürmeyi başardı.
Rogue One 1977 yılındaki filmin öncesini, 2005 yılındaki filmin sonrasını anlatıyor. İsyancıların İmparatorluk karşısında verdikleri mücadele ve Ölüm Yıldızı’nın planlarını ele geçirme çabası ile birlikte Darth Vader’in gücünün boyutları gözler önüne seriliyor. Bu sırada da hayatımıza yeni karakterler giriyor elbette. Babasından ayrı büyüyen Jyn Erso karakteri üzerine yoğunlaşan filmde Jyn Erso rolünde Felicity Jones yer alıyor. Her ne kadar kendisine karşı ön yargılı olsam ve bu rolü kotaramayacağını düşünsem de rolünün hakkını verdiğini söylemek gerek. Aynı şekilde ön yargılı olduğum isimlerden bir diğeri olan Forest Whitaker da olması gerektiği gibi bir oyunculukla karakterine hayat vermiş.
Her ne kadar Rogue One ana hikayeden ayrı bir film gibi görünse de ana hikayeye temelinden bağlı olan, ana hikayenin önemli bir parçası olmayı hakeden bir yapım. Star Wars serisini sevenlerin mutlaka izlemesi gereken yapım geçen yıl Güç Uyanıyor’un yaratığı olumsuz etkiyi tersine dönüştürmeyi başaracak gibi duruyor.
Rogue One 2017 yılında vizyona girecek Star Wars: Episode VIII için şimdiden yer ayırtmamıza neden olacak etkiyi yaratsa da artık bir nedenimiz daha var filmi beklemek için. Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden ve Prenses Leia’yı canlandıran Carrie Fisher’ın zamansız ölümü. Yeni filmde önemli bir rolü olacağını bildiğimiz Prenses Leia’yı son kez izliyor olacağımızı bilmek de filmi sabırsızlıkla beklememize yol açan başka bir etken. Serinin sıkı takipçilerine Rogue One için iyi seyirler diliyor, Episode VIII içinse sabırla bekleme temennisinde bulunuyorum.