Cem Yılmaz’ın yaptığı her iş gibi ilgiyle beklenen Pek Yakında vizyona girdi. Çoğu eleştirmen tarafından beğenilen ve “ustalara saygı” niteliğinde değerlendirilen filme ben farklı bir açıdan bakıyorum. Öncelikle Cem Yılmaz filmlerini ikiye ayırmak gerekir. G.O.R.A., A.R.O.G. ve Yahşi Batı gibi komedi filmleri bir yana, Her Şey Çok Güzel Olacak, Hokkabaz ve Pek Yakında gibi komedi unsuru barından dram filmleri bir yana. Belki izleyicilerin en çok aklında kalan yapımlar komedi filmleri olsa da, bence Cem Yılmaz’ın ikinci kategorideki filmleri daha nitelikli ve daha usta işi yapımlar. Bunların içindeyse Pek Yakında bana göre ne yazık ki üçüncü sırada.
Oyuncu olarak dizi ve sinema sektörüne girmiş, ancak ikisi de artık oyunculuk yapmayan bir çiftin hikayesi Pek Yakında. Eşkıya’nın son sahnesindeki polislerden birisi olarak ilk filminde rol alan Zafer’in yeteneğini gösterme çabası Eşkıya’nın aynı zamanda son filmi olmasına neden olur. Sonrasında korsan film satarak hayatını sürdüren Zafer, dağılmakta olan ailesini kurtarmak için korsanı bırakmaya karar verir. Ancak korsan onu bırakma konusunda aynı fikirde olmayacaktır. Eşi Arzu ise bir dönem bir dizide rol almış, şimdi ise setlerde kostümleri ütüleyerek para kazanmaktadır. Tekrar oyuncu olmak isteyen Arzu’nun talihinin dönmesi uzun sürmeyecektir.
Pek Yakında, Eşkıya filminin son sahnesiyle açılış yaparak Şener Şen’e ve Yavuz Turgul’a bir selam gönderiyor. Sonrasında Ejder’in (Özkan Uğur) dükkanındaki, Türk sinemasının unutulmaz filmlerinde yer alan eşyalarla, sevenlerine o filmleri hatırlatılıyor. Bu açıdan film iyi bir başlangıç yapıyor aslında. Ancak film ilerledikçe durgunlaşıyor, temposu düşüyor. Yerinde yapılan esprilerle film ayakta duruyor durmasına ama abartılan ürün yerleştirmeler ve film boyunca neredeyse aynı mimikleri yapan Cem Yılmaz’ın oyunculuğuyla, başlangıcındaki heyecan yerini “sonunda toparlar mı?” kaygısına bırakıyor. Bence sonuyla da toparlayamıyor. Pek Yakında kötü bir film değil elbette fakat bu anlattıklarımı göz ardı etmek de mümkün değil. Bu nedenle de Cem Yılmaz filmlerini ayırdığım ikinci kategorideki filmlerin yanında daha vasat kalıyor. Cem Yılmaz’ın oyunculuğuna bakacak olursak da, Av Mevsimi ve Her Şey Çok Güzel Olacak en iyi performansını gösterdiğini düşündüğüm iki film ve ikisinin yönetmen koltuğunda da Ömer Vargı ve Yavuz Turgul gibi değerli isimler yer alıyor. Cem Yılmaz da yönetmen olarak değerli bir isim olsa da kendi yönetmediği filmlerde oyunculuk anlamında daha iyi işler çıkarıyor. Bunda, tüm konsantrasyonunu oyunculuğa vermesi önemli bir neden olabilir elbette.
Pek Yakında önemli bir oyuncu kadrosuna sahip. Zaten bir sahnede esprili bir şekilde bunun farkında olduklarını seyirciye gösteriyorlar. Her bir oyuncu kalitesini rolüne yansıtıyor. Ancak bazı roller, film içerisinden sanki sonradan çıkarılmış izlenimi veren kopukluklarla geri planda kalıyor. Örneğin Çağlar Çorumlu’nun filmdeki emeği büyük olmasına rağmen film bittiğinde sanki daha fazla sahnesi varmış da montaj sırasında çıkartılmış, geriye de eşcinsel esprilerinin ağırlıkta olduğu sahneler kalmış gibi düşündürüyor. Veya Ozan Güven’in tekerlikle sandalyeden bir anda kalkması biraz daha detaylı anlatılmış ama o da aynı akıbete uğrayıp montaj kurbanı olmuş izlenimi veriyor.
Filmden çıktığımda, Pek Yakında’yı Cem Yılmaz’ın diğer filmleriyle kıyasladığımda hayal kırıklığına uğradığımı söylemeliyim. Ne “Her Şey Çok Güzel Olacak” filminin, Cem Yılmaz’ın zıpırlıkları ve Mazhar Alanson’un karakteristik oyunculuğuyla ortaya çıkan içten havasını, ne de “Hokkabaz” filminin sıcak, sevimli, doğal havasını tam olarak yakalayamıyor Pek Yakında. Belki de diğer Cem Yılmaz’ın diğer filmleri ve oyunculukları unutularak izlenmeli. Bu sayede benim yaşadığım hayal kırıklığını siz yaşamayabilirsiniz.