KARDA BİR BEYAZ KUŞ

Bağımsız sinemanın önemli yönetmenlerinden biri olan Gregg Araki uzun bir aradan sonra son filmi Karda Bir Beyaz Kuş ile karşımıza çıktı. Merakla beklenen bu film türü bakımından dram filmi olarak düşünülse de yönetmenin diğer filmleriyle de benzerlikler taşıyıp gençlik türüne çok daha yakın olduğu görülüyor. İşlenen temanın karmaşıklığı nedeniyle film bize vermek istediği esas olayları ise bir türlü vermeyi başaramıyor.

Film, on yedi yaşındaki Kat’in kendini keşfetmeye başladıktan sonra yaşadığı bazı olayları ele alıyor. Kat, bir gün okuldan eve geldiğinde annesinin kaybolduğunu öğrenir. Bu durum ilk başlarda Kat’i pek etkilemez. Çünkü annesinin bir gün gerçekten gideceğine kendisini inandırmıştır. Ama zaman geçtikçe bu durum onun için de zor bir hal almaya başlar ve annesine gerçekte ne olduğunu merak etmesi gecikmez.

Bir kaybolmanın ardındaki gizem hikayesi gibi seyirciye sunulan bu film genç bir kızın gözünden anlatıldığı için daha çok bu hikayeden uzaklaşılıp gençlik drama örneği bir filme dönüşmüş diyebilirim. Filmde genç ve güzel Kat’in cinsel deneyimlerini filmi izlerken ayrıntılarıyla görüyor ve arkadaşlarıyla arasında geçen cinsel içerikli muhabbetlere sıklıkla tanık oluyoruz. İşte bu andan itibaren filmin giriş sahnesinde karşılaştığımız o gizem hikayesi artık yerini annenin kaybolmasından sonra bir kızın çocukluktan itibaren yaşadığı anılarına ve hayatına nasıl devam ettiği öyküsüne kendini bırakıyor.  Bu nedenle yaşadığımız konu karmaşası, filmin başlarındaki sahnelerde yaşadığımız keyfi diğer sahnelere aktarmayı engelliyor.

Eva Green’in canlandırdığı anne rolü her ne kadar film için önemli bir görev taşısa da ne yazık ki istediğimiz derinliği yakalayamıyor ve yüzeysel kalmaktan öteye de geçemiyor. Belki kitapta bu karakterin ruh haline daha fazla değinilmiş olabilir. Ama film için aynısını söylemek zor.  Bundan farklı olarak Shailene Woodley’in performansı ise kusursuz. Son zamanlarda birçok farklı yapım ile karşımıza çıkan aktris bu filmle iyi performansları arasına bir yapım daha eklemiş oluyor. Oyunculuğuyla konunun merkezindeki karakter olmayı başaran genç yıldız, Eva Green gibi başarılı bir oyuncuyu bile geride bırakmayı başarmışa benziyor.

Genel olarak film hakkında ne çok iyi ne de çok sıkıcı diye bir yargıda bulunmak yanlış olur belki. Ama yönetmenin yapmaya çalıştığı son sahnede yer alan şaşırtma bile filmi ne yazık ki gözümüzde bir adım ileriye taşımaya yetmiyor. İzlerken sıkılmayacağınız bir film olabilir ama bunun dışında konusunun sıradanlığı ve bu konunun bu denli basit işlenişi film hakkındaki negatif görüşlerimizi arttırmaya yetiyor. Sadece Shailene Woodley’in performansı için ise izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum.

Diğer Yazılar: Ekin Bölükbaşı
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir