Dönem filmlerinin beyazperdedeki sayısı her yıl biraz daha artarken 1970’li yıllarda geçen Kan Bağları filmi, oyuncu kadrosu, sanat ekibi ve sürükleyici konusuyla dikkat çekiyor.
Ayrılmış olmalarına rağmen bir türlü unutamadığı ve hala aşık olduğu eski sevgilisi, pis işlerden uzak kalamayan bir adamla evli olan, abisi şartlı tahliyeyle serbest kalmış bir polisin hayatı ne kadar kolay olabilir ki? Bu hafta vizyona giren Kan Bağları birbirine bağlı ama bu bağın kopmayacağı kadar da birbirlerinden kopuk bir aileyi perdeye taşıyor. Dakikalar ilerledikçe aile içi çatışmaya dönen farklılıklar filmin finali yaklaşırken artacak aksiyon sahnelerine de bir hazırlık oluşturuyor ve son sahneleri de oldukça hareketli geçiyor. Filmle ilgili söylenecek çok şey var. Yalnız öncelikle her bir oyuncunun, canlandırdığı karakterin hakkını sonuna kadar verdiğini özellikle belirtmek gerek. Zaten film daha izlemeden oyuncu kadrosuyla ilgimi uyandırdı. Clive Owen, Billy Crudup, Marion Cotillard, Mila Kunis ve James Caan gibi isimleri bir araya getiren film içinde klasik hikayeler barındırıyor ama filmin en iyi yanı bu klasik hikayelere farklı bir bakış açısıyla bakması. Birbirinden farklı yolları seçmiş iki kardeş hikayesini son ana kadar ilgiyle izlediğimi söylemeliyim. Aynı şekilde suçlu olmak istemediğini her hareketinde anlatmaya çalışan abinin ruh halini çözmeye çalıştım. Film bu şekilde karakter odaklı ilerlerken, arka planda da 70’lerin Amerika’sını göze sokmadan ama detaylara kadar düşünüldüğünü belli ederek oluşturuyor. Özellikle seçilen müzikler filmi oyunculuklar kadar ileriye taşıyor. Kullanılan renklerin sadeliği, abartısız saç ve makyaj kullanımı da izleyiciyi yormuyor.
Clive Owen, Chris karakterine hayat verirken bakışlarıyla söylemek istediği her şeyi anlatan bir adam ortaya çıkıyor. 12 yıllık hapis hayatının ardından ailesine kavuşan Chris, kardeşine de aynı bakışlarla sevgisini ve öfkesini anlatırken her an patlamasını bekliyorsunuz. Ancak sevdiği kadına sevgisini, en yakın arkadaşına dostluğunu, parasızlığı, mutluluğu hep aynı sakin bakışlarla karşılıyor. İşini iyi yapan polis kardeşin abisi karşısındaki sessizliğinin en büyük sebebi de bu. Abisine içindekileri söyleyemeyen Frank (Billy Crudup) aşkını yaşarken kendini buluyor. Baba serisinin çılgın abisi James Caan’ın oğulları arasında köprü olmaya çalışan hasta bir baba rolünü de en az Clive Owen ve Billy Crudup kadar iyi oynadığını söylemem gerek. Chris’in eski eşi Monica rolündeki Marion Cotillard perdede göründüğü ilk sahnedeki oyunculuğuyla filmin kilit oyuncularından olacak diye düşündürürken hikaye ilerledikçe karakteri oyunculuğunun gerisinde kaldığından filmde olmasının etkisi çok hissedilmiyor. Mila Kunis ve Zoe Saldana’nın canlandırdıkları karakter diğerlerinin yanında sönük kalmasına rağmen ikisi de filme aşklarıyla değer katıyor.
Aksiyonu da, romantizmi de abartmadan izleyiciyle buluşturmayı başaran Kan Bağları son zamanların önemli yapımlarından. İzlerken kendinizi 70’li yıllarda hissetmenizi sağlayacak kadar başarılı sanat ekibi ve hayat verdikleri karakterlere tam anlamıyla bürünen kaliteli oyuncularıyla kaçırılmaması gereken bir film.