Işın Kampı, Guantanamo Kampı’na atanmış bir kadın askerin, orada tanıştığı tutuklulardan biriyle olan arkadaşlığını konu alan bir yapım. Gerçek hayatta da Guantanamo Körfezi’nde yer alan, ABD askeri üssünün bir bölümünü oluşturan kamp, değişik ülkelerde ele geçirilen Taliban ve El Kaide ile bağlantısı olduğu düşünülen kişilerin tutulduğu askeri bir hapishane olarak kullanılıyor.
Asker Amy Cole (Kristen Stewart), ilk ülke dışı görevi olan Guantanamo için oldukça heyecanlı ve bir o kadar da gergindir. Öyle ki daha ilk gününde zapt edilmeye çalışılan bir tutukludan suratına yumruğu yer. Kamptaki ana görevlerinden birisi tutukluların sürekli gözlemlenmesi ve kontrol altında tutulmaya çalışılması olsa da filmde birçok kez kitap dağıtıcısı olarak da çalıştığını görüyoruz. İşte tam bu sırada tutuklu 471 yani Ali Amir (Peyman Moaadi) ile tanışır. Ali tüm Harry Potter kitaplarını okumuştur ancak serinin son kitabı kütüphanede yer almadığından dolayı çok sinirlidir ve bu kitabın getirilmesini talep etmektedir. Zira romanın ana karakterlerinden biri olan Profesör Snape’in 6. Kitap sonunda aslında kötü değil de iyi bir karakter olabileceği düşüncesi ortaya çıktığından dolayı 7. kitabı bir an önce okumak istemektedir. Bu şekilde başlayan tanışıklıkları ilk başta pekiyi olmasa da zamanla daha iyi bir hal alır ve Amy ile Ali arkadaş olurlar.
Filmde, kampta yapılan işkencelere gerçek dünyada adı çıktığı kadar değinilmemesi büyük bir eksiklik olmuş bence. Sonuçta orada geçen bir arkadaşlığın konu edinilmesi, bu arkadaşlığı derinden etkileyecek olan ortam şartları gibi çok önemli bir faktörle epeyce ilintili. Birleşmiş Milletler, Dünya Af Örgütü gibi İnsan Hakları konusunda çalışmalar yürüten birçok sivil toplum kuruluşu tarafından son derece sert eleştirilere maruz kalmış kamp, tüm dünyada yürüttüğü yasadışı ve insan haklarına aykırı düzenlemeleriyle biliniyor. Tutukluların gördüğü yasadışı ve acımasız uygulamalardan çok Amerikan askerlerinin onlara karşı olan merhametli bakış açısı sunulmuş. Daha çok askerlerin karşılaştığı güçlükleri ve ağır seviyedeki suçluların yaşattığı problemleri bizlere gösteren film, Guantanamo Kampı’nın gerçekte nasıl bir yer olduğunu açıklamaktan oldukça uzak bir yerde durmuş aslında.
8 senedir burada yaşayan ve sonunun ne olacağı bile belli olmayan tutuklu 471 Ali bir sahnede şöyle diyor: ‘Biz burada aslında sizlerin hayatını yaşıyoruz. Yat deyince yatıyoruz ye deyince yiyoruz oku deyince okuyoruz. Hiçbir insan evladının yaşamaması gereken bir zulme karşı geldiğimiz için hücrelere atılıyoruz. Hayır, ben bu hayatı kabul etmiyorum ve yaşamamak için de direneceğim.’ Belki buradaki ufak ayrıntıdan küçük bir mesaj çıkarabiliriz. Henüz hüküm giymemiş bu tutukluların maruz kaldığı işkenceler veya ortam şartları ne kadarda adaletli? Demokrasiden dem vurup ta sadece şüpheyle gözaltına alınıp tutuklanmış kimselere ABD kurallarının bile geçerli olmadığı gözlerden uzakta bir yerde (hatta farklı bir ülkede) tutup işkence yaparak bilgi edinmeye çalışmak ne kadarda vatan savunması olarak düşünülebilir ki?
ABD Başkanı Obama neredeyse göreve geldiği günden bu yana Guantanamo Üssü’nü kapatmayı hedefliyor ancak uzun zamandır kongreye takılmış durumda olduğundan bir türlü icraata geçilememişti. Son çıkan haberlere göre Üssü kapatmakla ilgili artık son çalışmalar yapılıyor. Dışişleri bakanlığından gelen açıklamalara göre tutuklular içeride diğer tutukluları kendi avantajları doğrultusunda çalıştırıyorlar. Bir anlamda tutuklular içeride tehlikeli bir network oluşturuyorlar. Cumhuriyetçilere göre de buradan salınacak tutukların birçoğu ülkelerine geri dönmek istemeyecek ve başlarına sorun olacak. Netice ne olacak bilinmez ama Üssü kapamak için gerekli birçok adımın atıldığı ve yakında tarihe karışabileceği düşüncesi hakim gibi gözüküyor.
Kristen Stewart’ın sürekli ağlamaklı suratı filmle uyumlu gitmiş olsa da daha güçlü bir kadın karakter görseydim daha mı iyi olurdu acaba diyorsunuz. Şöyle Hilary Swank gibi koydu mu oturtan cinsten bir başrol oyuncusu mesela. Peyman Moaadi öte yandan filmin yavanlığı yüzünden çokta parlayamamış. Yönetmen Peter Sattler ise ödüllü kısa filmi Newton ve Işın Kampı dışında, grafik tasarımcısı olarak biliniyor. Uzay Yolu ve Sınırları Aşmak çalıştığı yapımlardan bir kaçı.