2022 Sırbistan yapımı Görünmez Kahramanlar 10. Boğaziçi Film Festivali’nde gösterime giren filmlerdendi. Bu film Sırbistan’da geçse de maalesef bütün dünyada gerçekleşebilecek üzücü bir konuya ayna tutuyor. ‘’İşçilerin iş güvensizliği!’’
Dayatılan Hayatsız Hayatlar
Filmin konusu, gözü paradan ve güçten başka hiçbir şey görmeyen bir inşaat yatırımcısının yardım fonu alabilmek için göze aldıklarına odaklanıyor. Kaçak işçi çalıştırıp onların haklarını hiçbir şekilde gözetmemesi, iş güvenliğini ihlal etmesi, tatil günlerinde bile bu işçileri çalıştırması, yaralanan işçiyi silahla vurması kapitalist sistemin nasıl da acımasız bir şekilde işlediğini gösteriyor. Kısacası ortada bir para varsa insanlık nasıl yitirilir bunu anlatıyor film. Aynı zamanda da büyük patronun yanında çalışan donuk ve soğuk bir iş kadını olan halkla ilişkiler uzmanı Lidija’nın (Jasna Đuričić) bu suça ortak oluşunu perdeye aktarıyor.
Film, Lidija’nın arabadan inerken ayakkabılarının çamura saplanması ile açılıyor. Bu plan birtakım olumsuzlukların habercisi niteliğinde. Çamura saplanan ayakkabılarını çizmeleri ile değiştirse de işçi sınıfını soktuğu çamurdan kolay kolay çıkaramayacak Lidija. Kendisi de bu çamurun içinde debelenip duracak. Bu sebeple filmin açılış sahnesini çok sevdim. Verdiği mesaj filmin ilerleyiş sürecinde beni tatmin etti. İşçilere inşaat alanında verilen ilk emir, ‘’Etrafı temizleyin, ağaçları kesin!’’ Temizliğe ağaçları yok etmekle başlamak isteyen birinden ne beklenebilir ki…
Ahlaki değerlerin yerle bir olduğu yerde insan, insanlığını korumak için ne yapabilir?
Görünmez Kahramanlar, kapitalist sistemde insanın, insan olabilmek için harcayacağı mesainin oldukça fazla olduğunu söylüyor. İnşaatta çalışmak zorunda olan profesör karakteri üniversite okumuş, haksızlıkları görebilen ve ülkesinden memnun olmayan bir işçi. Her şeyin para olduğu, insan olarak bir değerleri olmayan bu sistemden kaçmak istiyor. Filmin sonunda patronu tarafından bir sinek gibi öldürülecek olan genç işçiye ‘’Aklın varsa git bu ülkeden,’’ diyor. Genç ise her yerde sistemin aynı olduğunu söyleyerek vatanını sevdiğini dile getiriyor. Sanırım en tehlikeli düşünce yapacak bir şeyin olduğuna inanmamak.
Filmin teknik detaylarından söz etmek gerekirse sallanan, hareketli kamera filmin başında belgesel niteliğinde bir tat veriyor. Fakat daha sonra teknik açıdan film, daha sakin planlarla devam ediyor. Filmin anlattığı gerçekler ise bir noktada senaryodan öne geçiyor. Yine de yönetmen Miloš Pušić’in biraz daha cesur olmasını beklerdim.
Son olarak ülkemizde de sürekli haberlerini üzülerek izlediğimiz parçalanan, yok olan hayatlara ayna tutması etkileyici bir tercih olmuş. İşçi sınıfının yaşadığı zorluklar, hayatların bu denli ucuz olması gerçeği dünyanın her yerinde aynı olsa da bu tarz yapımların daha fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Filmden çıktığım zaman binalara uzun uzun baktım, bu betonların altında kimler kaldı ve üzeri örtüldü diye düşündüm…
Şimdi size de aynı soruyu soruyorum. ‘’Bir binaya baktığınızda kaç ceset görüyorsunuz?’’