UYUYANA KADAR

Amnezi hastası başrollerin yer aldığı filmlerden iki tanesi en çok akılda kalanlar kuşkusuz. 50 İlk Öpücük ve Akıl Defteri. Birisi romantik komedi diğeri ise gerilim sevenlerin unutamadığı filmler. Nicole Kidman ve Colin Firth’ün başrollerinde yer aldığı Uyuyana Kadar ilk saniyelerinde 50 İlk Öpücük filmini hatırlatsa da Nicole Kidman’ın “her an kötü bir şey olabilir” diyen surat ifadesi ve çalan telefonla film gerilimini hissettiriyor. Az önceki örneklerden sonra gerilim deyince Akıl Defteri gibi bir filmle karşılaşacağınızı düşünmeyin. Akıl Defteri’nin akıllara durgunluk veren kurgusunun yanında Uyuyana Kadar vasat kalır. Ama karşılaştırma yapma ve birini diğerinin önüne koyma zorunluluğu olmadan değerlendirdiğinizde Uyuyana Kadar çok eksiği olan, buna rağmen izlenebilecek yapımlardan.

Film amnezi hastası Christine’nin hastalığına neden olan ana odaklanıyor. Christine’nin hafızasını kaybetmesine neden olan olaylar nasıl başladı, kim gerçeği söylüyor, kim yalancı. Christine’nin cevabını bulmaya çalıştığı bu sorular karşısında en büyük sorunu ise her sabah uyandığında kendisini hala 20’li yaşlarının başında sanan ve arada geçen zamanla ilgili hiçbir şey hatırlamayan hafızası. Eşi Ben’in evde hazırladığı notlarla güne başlayıp ne olduğunu anlamaya çalışıyor Christine. Bir süre sonra ise ona yardım etmeye çalışan Doktor Nash’in yardımıyla görsel günlük tutmaya başlıyor. Böylece yalan söylemeyeceğine inandığı tek kişiden yani kendisinden yardım almaya başlıyor.

Film süre olarak oldukça kısa. Bu nedenle her an yeni bir şeyle karşılaşmanız mümkün. Christine’ın yaşadıklarını düşünmeye ve olayları çözümlemeye fırsat bulamadan her şey açıklığa kavuşuyor ve aynı hızla sona eriyor. Bu nedenle ilginiz hiç dağılmadan filmi sonuna kadar izleyebilirsiniz. Bu filmin kusursuz olduğu anlamına gelmiyor elbette. Senaryodaki boşluklar fark edilmeyecek gibi değil. Kısa süre içerisinde anlatılmayan ama anlaşılması beklenen olaylar kopukluğa yol açabiliyor. S.J. Watson aynı adlı romanında belki bu boşlukları bırakmamış olabilir. Kitabı okumadım. Ancak senaristler pek iyi bir iş çıkartamamış, orası kesin.

Dogville filminde oyunculuğuna hayran olduğum, Gözü Tamamen Kapalı filminde ise kendisinden soğuduğum Nicole Kidman’a karşı duygularım karışık. Uyuyana Kadar filminde, hissettiği çaresizliği seyirciye aktarabildiğini söyleyebilirim ama neredeyse tüm film boyunca aynı surat ifadesini görmek beni rahatsız etti. Dehşetle açılmış gözler, ne yapacağını bilemediğini anlatan mimikler film boyunca suratından düşmüyor. Anlayacağınız bu filmde Nicole Kidman’ı izlemek pek de keyif vermiyor. Colin Firth için de benzer birkaç şey söyleyebilirim. Bu filmde oynamasıyla oynamaması arasında pek bir fark yok. Başka bir oyuncu da en az Colin Firth kadar oynayabilirdi. Buna rağmen Colin Firth’ü daha çok sevdiğimden midir bilmiyorum ama onun vasat kalmasını kolayca senaryonun eksikliğine bağlayabiliyorum (Tarafsız kalabilmek adına bu son cümleyi içimden geçirdiğimi ve hiç yazmadığımı farzedin).

Amnezi hastalığı sinema için ilgi çekici bir konu ve bir süre daha böyle kalacağını düşünüyorum. Son zamanlarda vizyona giren filmlerin kalitesi de düşünüldüğünde izlenebilecek bir yapım Uyuyana Kadar. Ancak konusuna bakıp da muhteşem bir film izleyeceğinizi düşünmeyip filmin eksikleri olduğunu bilirseniz izlerken daha az hayal kırıklığı yaşarsınız.

Diğer Yazılar: Ahmet B.
ŞEKER PORTAKALI
Yaz tatilinde, yaşıtlarımın neşeyle oyun oynadığı, denize girdiği, uzun günlerin keyfini çıkardığı...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir