Bir dönemin en önemli yıldızı Elvis Presley iken ve ünü tüm dünyaya yayılmışken Johnny Cash ismi birçok kişi için pek bir anlam ifade etmez. Ancak özellikle Amerika’da en az Elvis kadar tanınan bu adamın hayranlarının gözünde Elvis’ten daha iyi olduğunu söylememe gerek yoktur sanırım. Johnny Cash’in hayatını anlatan Walk The Line filmi, Cash’in bağımlılıklarından aşklarına, hapishanelerde verdiği konserlerden kariyerindeki yükseliş ve düşüşlere, en önemli anlarına odaklanan 2000’li yılların en iyi biyografilerinden bir tanesi. Konusu, oyunculukları, müzikleri ve oyuncuların kendi sesleriyle şarkı söyleme performansları Walk The Line filmini özel kılıyor.
Özellikle mahkumların çok sevdiği “Siyah Giyen” bu adamın June Carter’a olan aşkı seçimlerini fazlasıyla etkiliyor ancak her zaman doğru kararları verdiğini söylemek mümkün değil. Johnny Cash’in hikayesinde kendinizden bir şeyler bulacağınızı iddia etmesem de yoğun duygular yaşayıp onu kalbinizin derinliklerinde anlayacağınıza eminim. Özellikle Walk The Line şarkısını söylerken ayaklarınızla ritim tutarak ve tatlı bir tebessümle filmi izleyeceğinizi düşünüyorum. Bu filmden sonra Joaquin Phoenix’in tüm filmlerini heyecanla beklediğimi de söylemeliyim.