SEVGİSİZ

MODERN KAPİTALİZMİN DUYGUSUZ, KAYITSIZ İNSANLIĞI VE RUSYA: LOVELESS

2000 sonrası Rus Sineması’nın hiç kuşkusuz en büyük ismi Andrey Zvyagintsev. Ülkesinde sıkça yeni Tarkovski olarak da görülen usta sinemacı, 2003 yapımı The Return ile sinema tarihinin en iyi ilk filmlerinden birine imza atmış, sonrasında ise The Banishment, Elena, Leviathan ve Loveless ile günümüze kadar gelmişti. Bu yazımda siz okuyucularımıza yönetmenin son filmi Loveless’i analiz edeceğim. İyi okumalar.

Yazının buradan sonrası filmi izlemeyenler için spoiler içermektedir.

ANALİZ

Film teknik anlamda Zvyagintsev’in diğer tüm filmlerinde gördüğümüz gibi yine kusursuz. Yıkık dökük, harabe şeklindeki binalar, eskimiş, çürümüş devlet organlarının binaları, durmak bilmeyen beyaz kar içinde evlerinde duygusuzca yaşayan Rus halkı. Filmin en büyük artılarından biri de kesinlikle kaybolan çocuk Aleksey’in filmin başından sonra bir daha hiç görünmemesi. Yani Aleksey, anne baba demeye bin şahit isteyen ebeveynlerini terk etmeye karar veriyor ve ortadan kayboluyor. Bu andan sonra aslında o tek bir kişi değil. Ülkede sevgisizlikle, özensiz ve duygusuzca yetişen, yetiştirilen bir kuşağı da temsil ediyor. Anne Zhenya gençliğinden yetişkinliğine sürekli hatalar yapmış, ilişkide ciddi anlamda baskın olan, evliliğinden, çocukluğuna iliklerine dek pişmanlık içinde yaşayan, içinde müthiş bir öfke ve kin biriktirmiş bir karakter. Baba Boris ise eşi Zhenya’ya oranla çok silik, sorumluluk alamayan, tembel, daima hazıra konarak hayatını yaşayan ve her şeyini boşanan çalışanlarının kovulduğu Hristiyan şirketine vermiş umursamaz bir karakter. İkisi de teknolojinin imkanlarına gömülmüş, telefonlarından çıkamayan, kayıtsız ve modern kapitalizmin yaratmış ve yaratmakta olduğu yeni insanın iki bireyi.

Aleksey kaybolduğunda aslında aile tam anlamıyla dağılmanın eşiğinde. Hem Zhenya’nın hem de Boris’in başka insanlarla ‘aşk’ ilişkileri var. Zhenya, bakım yaptırırken anlattığına göre 47 yaşında, zengin, oturaklı bir iş insanı olan Alyasha ile, Boris de Masha adında, yine aynı Zhenya gibi genç yaşında hamile kalmış birisiyle beraber. Zhenya daha farklı bir yere evrilme yolunda olsa da Boris tam anlamıyla bir kısır döngü içinde yaşamaya mahkum izlenimi veriyor bizlere. Aleksey’i arama çalışmaları başladığında ise çürümenin sadece herhangi bir ailede değil, devlete de çok ciddi anlamda nüfus ettiğine şahit oluyoruz. Davayı alan polislerin ruhsuzluğu ve umursamazlığı oldukça şaşırtıcı ve çok absürt. 74 yıllık komünist rejim esnasında yerleşmiş olan devlet olgusundan eser kalmamış, geriye koskoca bir enkaz kalmış.

Aleksey aranırken, Zhenya’nın ve baba Boris’in araba sekansları esnasında radyoda duyduğumuz siyasi gelişmeler de Rusya’nın Boris Yeltsin sonrası dönemde nasıl bir ikilemde kaldığını, dış dünyaya hazırlıksız olduğunu ve siyasi istikrarsızlığı da gözler önüne seriyor. Film çekildiği yıl olan 2017’de değil 2012’de başlıyor. Putin’in ilk devlet başkanlığının başbakanlıkla kesilip yıl sonunda yeniden başkan olacağı yıl olan 2012’de Rusya’da özellikle muhalefette ciddi bir hareketlilik var. Çok kez Boris Nemtsov’un adını duyuyoruz radyolarda. Bununla birlikte ülkede yerleşmekte olan sağ popülist milliyetçiliğin de izlerine rastlıyoruz. Finale giderken Aleksey’in bulunabilme ümidi sürekli azalıyor. Azaldıkça Boris ile Zhenya’nın gittikleri devlet bürokrasisinin binalarının eskiliğini, çürümüşlüğünü de görüyoruz. Yönetmen burada Aleksey’in kaybı ile kaçınılmaz çürümeyi ve beraberinde getirdiği kaçınılmaz çöküşü işaret ediyor. Televizyonlarda 2014 Ukrayna Devrimi, hemen sonrasında Putin’in emriyle başlatılan müdahaleyi izliyoruz. Zhenya yeni evliliğini yürütmekte. Üzerinde büyük harflerle RUSSIA yazan spor ceketiyle televizyondaki katliam haberlerini umursamayarak soğuk bir kış sabahı balkonda koşu bandında koşuyor.

Sonrasında ise Aleksey’in bir elektrik direğine asılmış olan kayıp afişine gidiyoruz. Bilgilendirici yazıda halen kayıp olduğunu görüyoruz. Kayıp olan sadece Aleksey değil Aleksey’ler. Mutluluğun, sevginin, demokrasinin, eşitliğin, hukukun, sosyal devletin kaybı. Ve ne olacağını da asla bilemiyoruz ancak tek bildiğimiz Zvyagintsev’in hayli karamsar olduğu. Diğer tüm filmlerinde birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Mikhail Krichman ile birlikte beyaz, gri, koyu mavi renk paletiyle birlikte Loveless, son dönemde dünyanın gitmekte olduğu yer ile alakalı çok çarpıcı ve tokat gibi bir başyapıt. Özellikle önümüzdeki 10-20 yılda kıymetinin çok daha fazla anlaşılacağını düşünüyorum.

Diğer Yazılar: Deniz Kuş
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir