GÜNEŞ SONRASI

ERKEN TECRÜBE SONUCU KENDİNLE YÜZLEŞMEK VE KENDİNİ TANIMAK

Charlotte Wells imzalı Aftersun hiç şüphesiz ki senenin en ilgi çekici filmlerinden biri. Genç yönetmen Wells’in ilk uzun metrajı olmasının yanı sıra kendi hayat hikayesinden otobiyografik bir senaryoyu beyazperdeye aktarmasıyla dikkati çeken Aftersun, özellikle 90’lar Fethiye’sinde geçmesiyle de ülkemizde hayli merak uyandıran bir film oldu. Normal People dizisiyle gönlümüzde çoktan kendine ayrı bir yer edinen son dönemin gözdesi Paul Mescal ile Frankie Corio’nun başrolde parladığı Aftersun’un analizini siz okuyucularımızla paylaşacağız.

ANALİZ

Aftersun özellikle hislere, duygulara hitap eden, gençlik, tecrübe, benlik ile ilgili hayli dokunaklı bir film. Hayli genç bir yaşta baba olan Calum, ergenliğinin başlarındaki kızı Sophie ile Fethiye’ye tatile geldiğinde aslında her şeyi planlamıştır. Kaçta uyanılacak, kaçta denize veya havuza girilecek, öğlen yemeği, akşam yemeği gibi şeyleri kafasında direkt olarak rutine bağlamıştır. Çünkü ne kadar genç olursa olsun o bir babadır. Küçük Sophie ise ilk başta babasının bu rutinini bozmadan gayet uyumlu bir şekilde onunla tatil yapmaktadır ancak karşısına yaşıtları ve biraz daha büyükleri çıkmaya başladığında ise yavaş yavaş bu rutinden çıkmaya başlar.

Bunların dışında arada bir günümüze gelir, Sophie’nin 30’lu yaşlarına da şahit oluruz. Yönetmen Wells özellikle bu sahnelerde muğlak ve şüpheci kalmaya özen gösteriyor. Sophie’nin babasıyla ilgili düşüncelerinin ne kadar muğlak ve puslu olduğunu bu sayede öğreniriz. Özellikle babasıyla yaptıkları bu tatile takılıp kalmış, orada hissettiklerinin, hissetmeye çalıştıklarının veya hissedemediklerinin peşinde uykuları kaçmaktadır.

Tekrar tatile döndüğümüzde ise arkadan bakıldığında belli bir güçlü cüsseye sahip olan genç baba Calum bunun altında ezilmeye, kızına söz geçirememeye, pansiyonda yalnız kalmaya başlamıştır. Kızı dışında eşiyle de hayli kopuk bir ilişkisi vardır. Sadece arada bir ankesörlü telefonda konuşmaktadırlar. Sophie ise ilk yaz ‘aşkı’, yaz arkadaşlıkları ve ilk içki gibi ilklerini keşfetmeye çoktan başlamıştır bile. Kendisi için hiç de fena olmayan bir tatildir.

Aynı zamanda babasının da doğum günü yaklaşmaktadır ve Sophie kaldıkları pansiyonu değiştirdiklerinde bulundukları otobüste hiç tanımadıkları diğer insanlarla konuşarak ona doğum gününü kutlattığında belki istemeden belki de isteyerek acı gerçekleri babasının yüzüne vuruyor. Yaşamadığı duygular, sevgi, önemsenmek, hatırlanmak gibi şeyler Calum’un tam anlamıyla kırılma noktası oluyor ve çıktığı tepeden onlara baktığında güçlü bir baba olarak değil aslında son derece güçsüz bir şekilde manzarayı izliyor. Bu sahneden sonra ağlaması ise karakterin duygusal olarak ulaştığı yıkımın nirvana noktası oluyor.

Yeniden geleceğe gittiğimizde ise Sophie o tatilde çekilmiş fotoğraflara bakıp videoları izlerken acaba ne düşünüyor? Babam şimdi nerede? O tatilde neler hissetmişti, neler düşünmüştü ve neler yaşamıştı? Bunları hepimizin birbirine, birbirimize, yakınlarımıza sormamız gerekiyor? SEN NE HİSSETMİŞTİN, MUTLU MUYDUN?

AFTERSUN, özellikle baba-kız ilişkilerine dair hayli özel bir film. Babasıyla filmdeki gibi duyguları birebir olarak yaşamış olan yönetmen Charlotte Wells yazarken ve çekerken neler hissetti kim bilir? Bu ve bunun gibi duyguları yaşamış olan seyirciler için de film hayli özel bir yere sahip olacak ve onlar için de bir yüzleşme olacak aslında. İyi seyirler.

Diğer Yazılar: Deniz Kuş
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir