ŞEF

Jon Favreau‘nun yazdığı, yönettiği ve başrolünü üstlendiği Chef, ülkemizde geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Iron Man serisiyle tanıdığımız Favreau‘nun yönettiği filmin oyuncu kadrosu ise oldukça iştah kabartıcı; Scarlett Johansson, Robert Downey Jr., Dustin Hoffman. Tabi bu yıldızların yanında Boardwalk Empire ile tanıdığım ve beni kendisine hayran bırakan Bobby Cannavale, John Leguizamo ve Emjay Anthony de oyuncu kadrosunda yer alıyorlar.

Filme genel olarak baktığımız zaman, Favreau‘nun oynadığı Carl Casper, başarılı, işine aşık ve oldukça da ünlü bir şeftir. Eşinden ayrılmış, tek başına yaşayan ve haftasonlarını oğlu Percy’le geçirmeye çalışan fakat işine duyduğu aşk yüzünden bunu doğru düzgün yapamayan bir adam Carl.  Yıllarını verdiği restoranda, hep aynı yemekleri pişirmekten sıkılan Carl, oldukça ünlü bir yemek eleştirmeninin -gurme, blogger vs..- restorana geleceğini duyduğunda heyecanlanır ve uzun zamandır aklında olan fakat bir türlü pişirebilmek için restoran sahibini ikna edemediği yemekleri pişirmek ve eleştirmene sunmak için yanıp tutuşmaya başlar. Restoran sahibi Riva –Dustin Hoffman– bu fikre sıcak bakmaz ve her zaman ne pişiriyorsa onu pişirmesi için Carl’a baskı yapar. Carl da mecbur, menüye sadık kalır. Yemek eleştirmeni, restorana gelip yemeğini yedikten sonra tüm ekip heyecanlı bir bekleyişe geçer. Ertesi gün eleştirmen, blogunda yazıyı yayınlar fakat yayınlanan yazı  Carl ve ekibinin beklediğinin aksine restoranı ve Carl’ı yerden yere vurur. Carl’ın yeteneksiz ve hep aynı şeyleri tekrarlayan biri olduğunu yazan eleştirmen, Carl ve Riva’nın arasının açılmasına neden olur.

Eleştirmenin yazdığı yazı Twitter’da retweet edilerek milyonlarca Twitter kullanıcısına ulaşır fakat Carl’ın sosyal medyayla arası iyi değildir. Yardımcı şefi Tony’den, Twitter’da kendisiyle ilgili dönen geyikleri öğrenen Carl, oğlundan kendisine bir Twitter hesabı açmasını ister ve kendisiyle ilgili neler yazıldığını bizzat görür. Sabaha kadar Ipad’ini elinden bırakmayan Carl, en sonunda yazıyı yazan eleştirmene bir mesaj atmak ister. ”Yüzüne otursam, güzel bir yemek nasıl olur görürdün.” mesajını eleştirmene gönderen Carl’ın tahmin edemediği bir şey vardır ki o da mesajı tüm Twitter kullanıcıları görebilmektedir. İşte Carl’ın, Twitter ve sosyal medyayla savaşı da böyle başlar. Sosyal medya araçlarını -Twitter, Vine, Facebook vs..- filmde oldukça fazla görüyoruz. Hele Twitter adeta başrol oyuncusu. Filmde bu kadar baskın ve altı çizile çizile gösterilmesi oldukça rahatsız ediciydi.

Eleştirmene attığı tweet bir anda fenomen olur. Sosyal medyaya iyice ısınmaya başlayan Carl, bu kez eleştirmene ”Seni tekrar restorana bekliyorum.”  şeklinde bir tweet atar ve bu kez kendi istediği yemekleri pişirmek için çalışmaya başlar. Ne var ki menünün değişmesini istemeyen ve parayı yazarlardan değil müşterilerden kazandığını söyleyip duran restoranın sahibi Riva’yı hesaba katmamıştır. Riva, Carl’ın farklı menü isteğini reddeder ve Carl işten ayrılır. Eleştirmen o akşam restorana gelip aynı menüyle karşılaştığında Carl ile konuşmak ister fakat Riva, Carl’ın işten ayrıldığını ve bir daha dönüp dönmeyeceğini bilmediğini söyler. Yine de bilmediği bir şey vardır ki Carl, Riva sözlerini bitirmeden restorana dalar ve eleştirmene bağırıp çağırmaya başlar. İşte bu hareket Carl’ın kariyerini bitirme noktasına getirir.

İşte film burada başlar. Carl, eski eşi Inez –Sofia Vergara– ve oğlu Percy ile olan ilişkisini düzeltmeye çalışır. Bu esnada iş aramaya koyulan Carl, kötü şöhreti yüzünden hiçbir yere kabul edilmez. İşte bu noktada eski eşi Inez, Carl’a bir teklifte bulunur. Bir yemek otobüsü. Carl, bu fikri saçma bulsa da, sonunda yapacak daha iyi bir şey olmadığından Inez’in eski eşi Marvin –Robert Downey Jr.– ile görüşmeyi kabul eder. Görüşmenin sonunda Carl, döküntü haldeki karavanı Percy ile temizlemeye koyulur. Artık yeni bir amacı vardır ve kendi karavanında kimse kendisine ne pişirmesi gerektiğini söyleyemez. Bu serüvene atılmak üzere olan baba oğlun yanına, restorandan arkadaşı olan Martin’in de katılmasıyla, üç kafadar karavanlarına atlayıp lezzetli bir yolculuğa koyulurlar.

Yaptığınız işe aşık olmak neden önemlidir ve aşık oldukları işi yapan insanlar neden şanslıdır sorularına oldukça güzel bir yanıt olmuş Chef. Filmi bir ”Meslek” filmi olarak tanıtabileceğimiz gibi ”Mutluluk” filmi olarak da tanıtmak yanlış olmaz. Yeteneğine inanan fakat kısıtlamalar yüzünden tam olarak bunu gösteremeyen bir şefin, sadece pişirmek istediklerini pişirmek için katlandığı bu zorlukları gülümseyerek izliyoruz. Carl tüm bu seyahat boyunca hem arkadaşlıklarını, hem oğluyla olan ilişkisini hem de eski eşi Inez ile olan sorunlarına yanıtlar arayacak, bu esnada da kendi içinde uzun bir yolculuğa çıkacaktır.

Ne iş yapıyorsanız yapın, kendinizi Carl’ın yerine koymanızda yarar var. Carl’ın sorduğu soruları kendinize sorun, vereceğiniz yanıtlar sizi eminim ki şaşırtacaktır.

Filmi izlerken şunu da sordum kendime ; ”Acaba Favreau, filmde oynadığı mutsuz şef Carl gibi mutsuz bir yönetmen mi ?” Benim bu soruya verdiğim yanıt bende kalsın.

Ne yazık ki her zaman günün çorbasını içiyor fakat şefin acısını umursamıyoruz. Sevdiği işi özgürce yapmak isteyen Carl’ın enfes macerası Chef‘i izlemenizde yarar var.

Diğer Yazılar: Umut Utku Şerbetçi
BIRDMAN
Alejandro Gonzalez Innaritu‘nun 2014 yılının en çok konuşulan filmlerinden birine imza attığını...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir