2000 – 2019
Bildiğimiz üzere Robert De Niro da Al Pacino da özellikle 2000’ler ve özellikle 2010’larda oynadıkları oldukça vasat altı ve vasat filmlerle çok tartışılan isimler haline geldiler. Neredeyse her söyleşi ve konferansta kendilerine neden bu filmlerde oynadıkları da çokça soruldu. Biz yazının bu dönemlere denk gelen 3. Bölümünde bu filmleri mümkün olduğunca törpüleyerek belli bir seviyede sevilen ve övülen filmleri sizlere aktaracağız. İyi okumalar diliyoruz.
Robert De Niro 2000’lere geldiğimizde 60’lı yaşlarına yaklaşmaktaydı. Yakın dostu Scorsese ile çektikleri son film 1995 yapımı başyapıt filmlerden olan Casino’ydu. Scorsese ise 2000’lerde yıldızı yeni parlamaya başlayan Leonardo DiCaprio’ya gözünü dikmiş ve onunla peş peşe büyük filmlere imza atmaya başlamıştı. De Niro da bu süreçte tabi ki yeni şeyler deniyordu. 2001’de Yoda olarak tanıdığımız Frank Oz’un yönettiği The Score ile sinemaya dönüş yaptı. Film emektar bir soyguncunun halefi olarak gördüğü genç ortağıyla birbirlerine düşmeleri sonrası aralarında başlayan kedi fare oyununu anlatıyordu. Filmde De Niro’ya kendini çoktan ispatlamış bir Edward Norton ile yılların efsanesi Marlon Brando eşlik ediyordu ancak Brando sette yönetmen Oz ile kavga edince filmin son sahnelerini De Niro yönetti ve film böylece tamamlandı.
2003’te Robert De Niro tam olarak 60. Yaşında Amerikan Film Enstitüsü (AFI) tarafından yaşam boyu onur ödülüne layık görüldü. Ödül töreninde kariyeri boyunca kendisiyle çalışan birbirinden büyük isimlerle geçmiş yad edilerek onurlandırıldı. 2005’te çocuk yıldız Dakota Fanning ile başrolde oynadıkları Hide & Seek (Saklambaç) ile gerilim korkuya da el attı. 2007’de kariyerinin en özgün rollerinden birine hayat verdiği Stardust (Yıldız Tozu)’da gençliğinden yaşlılığına denizlere korku salmış eşcinsel bir korsan kaptanı olan Captain Shaekespeare’i canlandırdı. Filmdeki rolü çok fazla olmasa da bu karakter kariyerinin en renkli ve akılda kalıcı rollerinden biri oldu. 2009’da özellikle duygusal ve dokunaklı yönüyle hafızalarda yer eden Everybodies Fine (Herkesin Keyfi Yerinde) ile güçlü bir dramada, özellikle finaliyle izleyenleri oldukça yaralayan güçlü bir performans sergiledi.
2010 yılında kadrosu nedeniyle çok ümit veren Stone (Şantaj) gişede feci şekilde battı ve filmin ne anlattığının anlaşılamadığına dair özellikle film eleştirmenleri tarafından filme ciddi eleştiriler yöneltildi. 2011’de aynı adlı filmin remake’i olan Killer Elite (Seçkin Tetikçiler)’de esir alınmış kurt tetikçi Hunter’ı canlandırdı. Film aksiyon türündeydi ve De Niro’nun Stone sonrasındaki vasat üstü işlerinden biri olarak görüldü.
2012’de De Niro Cape Fear’dan 11 yıl sonra yeniden oscara aday gösterileceği David O. Russell harikası Silver Linings Playbook’da tatlı sert aile babası Pat Sr.’a hayat verdi. Film Jennifer Lawrence’a en iyi kadın oyuncu dalında Oscar kazandırdı. Ayrıca Bradley Cooper da performansıyla en iyi erkek oyuncu dalında aday gösterildi. Film uzun zaman sonra Robert De Niro’nun rol aldığı en iyi film olarak gösterildi. 2013’te yeniden Russell’ın yönettiği sezonun Oscar adaylık şampiyonu American Hustle (Düzenbaz)’da Victor Tellegio adlı gangsteri kısa da olsa canlandırdı. Filmde yine Silver Linings Playbook’da olduğu gibi Bradley Cooper ve Jennifer Lawrence da rol alıyordu. Onların dışında Christian Bale ve Amy Adams da akılda kalıcı performanslar sergilediler ancak film aday olduğu 10 daldan hiçbirini kazanamayarak büyük hüsran yaşadı. 2015’te De Niro 2000’lerin başlarında oldukça fazla kez el attığı komediye geri döndü ve özellikle 2006 yapımı Holiday ile tanınan Nancy Meyers’in The Intern (Stajyer)’ünde Anne Hathaway ile mükemmel bir ikili oldular ve film son yılların en sevilen romantik komedilerinden biri oldu.
SCORSESE İLE SON İTALYAN SOFRASI
THE IRISHMAN VE SON SÖZ KILLER OF THE FLOWER MOON
2019’da ise dedikoduları 2008’de yazılmaya başlayan, bir devri sona erdireceği düşünülen Martin Scorsese’nin son suç başyapıtı The Irishman geldi. Scorsese’nin söylediğine göre Robert De Niro 2004’te yazar Charles Brandt’ın I Heard You Painted Houses adlı kitabını okumuş ve bunu mutlaka filme çekmeleri gerektiği konusunda kendisine ısrar etmiş ancak proje bugüne kalmıştı. 2013’te Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci aynı andan filmin ortak okumasına katılmışlar ancak bu da kamuoyundan mümkün mertebe gizlenmişti.
Film özellikle bütçesi ve süresinden dolayı prodüksiyon şirketleri tarafından göz ardı edilerek dışlandı ve sonunda Netflix 100 milyon dolar ödeyerek projeyi sahiplendiğini açıkladı. Film sadece Netflix’te ve Amerika ile birkaç ülkede sınırlı sinemada gösterime girdi. Eleştirmenlere göre film Scorsese’nin en açık siyasi filmiydi. Amerikan siyasetinin en büyük kara kutularından sendika lideri Jimmy Hoffa’nın Pensilvanya mafyasıyla ilişkileri ile birlikte Domuzlar Körfezi Çıkarması, Kennedy’nin bizzat mafya propagandalarıyla seçtirilip sonra öldürülmesi gibi daha birçok konu filmde cesurca işlendi. Robert De Niro mafya tetikçisi Frank Sheeran’ı büyük özveri ve başarıyla canlandırdı. Scorsese’nin kararıyla kullanılan CGI’lı gençleştirme teknolojisi tüm oyuncularda kullanıldı ve De Niro, Pacino, Pesci karakterleri yıllara yayılmış hikayede kendileri oynayabildiler. Al Pacino ve Joe Pesci en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında oscara aday gösterildiler. Bunların dışında film yeterince reklamı yapılamaması, ağırlıklı olarak sadece Netflix’te gösterilmesi gibi sebeplerle hak ettiği övgüyü alamadı. Ancak özellikle metascore puanı da 94 olarak Scorsese’nin en iyi filmlerinden birisi olduğunu da göstermiş oldu.
Jenerasyonunun 3 mükemmel oyuncusunun ilk defa bir araya geldiği The Irishman, asla sadece klasik bir mafya hikayesi olarak değil, yaşlılık, yalnızlık, ölüm gibi konularda da çok şey söyleyen özel bir film oldu. Bu üç oyuncuya ve Scorsese’nin The Godfather serisi sonrası çok başka noktalara taşıdığı, Hollywood’u adeta kurtaran gangster janrasına görkemli bir veda olarak akıllarda yer etti The Irishman.
The Irishman sonrasında yakın dostlar bu kez yine bir roman uyarlaması olan Killers of the Flower Moon için bir araya geldiler. Film 2021-2022’de çekildi. 2023 sonlarında vizyona girecek. Osage yerlilerinin yaşadıkları bölgede bulunan petrol sonrası öldürülmeleri ve o yıllarda yeni kurulmaya başlayan FBI’ın olaya el atmasıyla bambaşka noktalara gelen bir gerçek hikayeyi izleyeceğimiz filmin başrollerinde Leonardo DiCaprio, Robert De Niro, Lily Gladstone, Jessie Plemons, Tantoo Cardinal, John Lithgow ve Brendan Fraser yer alıyor.
Son söz olarak 20. Yüzyıl’a damgasını vuran Robert De Niro’ya daha uzun bir ömür ve yeni başyapıtlar dileyerek yazımızı bitiriyoruz. İyi okumalar dileriz.