KOVAN

Kovan (2020)

Eylem Kaftan’ın ilk uzun metraj filmi Kovan, 25 Eylül 2020 tarihinde vizyona girmesinin ardından, geçtiğimiz hafta da Netflix’te yayınlandı. Kadrosunda, Meryem Uzerli, Hakan Karsak, Feyyaz Duman ve Burcu Salihoğlu gibi oyuncuların yer aldığı filmin, önemli yarışmalarda 5 ödülü ve 5 adaylığı bulunmaktadır. Chelsea Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Sinematografi ödüllerine layık görülmüştür.

Kovan filmi, Netflix’te yayınlandığından beri, Türkiye’de Bugünün Top 10 Listesinde yer almakta. Her ne kadar Netflix Top 10 listesindeki dizi ve filmlerin sıkı bir takipçisi olmasam da, bir kadın yönetmenin filmini Netflix’te görmek, bende filmi izleme isteği uyandırdı. Geçtiğimiz aylarda, Türk kadın yönetmenlere dair hazırladığım bir çalışma süresince, dijital platformlardaki kadın yönetmenlerin filmlerini inceleme olanağım olmuştu. Bu platformların sayısının gün geçtikçe artmasıyla, kullanıcıların sayısı da artmaya devam ediyor. İçeriklerin çeşitlenmesiyle birlikte, sinema izleyicilerinin ve film ve dizi severlerin ilgisinin, televizyondan bu yayın platformlarına yöneldiği de yadsınamaz bir gerçek. Netflix ise, en çok bilinen ve kullanılan yayın platformlarından birisi. We Are Social ve Hootsuite’in birlikte yayınladığı geçtiğimiz yılın ilk raporu olan 2020 World Internet Usage and Social Media Statistics raporuna göre, dijital yayın platformları arasında öncü ve küresel pazar lideri Netflix’in, 5 milyondan fazla üyesi bulunuyor. İşte bu noktada, platformlarda yer verilen içerikler, filmlerin bilinirliğini ve yönetmenlerin görünürlüğünü de arttırmaya başlıyor. Türkiye’de, sinema sektöründe kadın yönetmenlerin fırsat eşitsizliğine maruz kaldığı ve kadınların erkeklerden çok daha az görünür olduğu bilinen bir gerçek. Netflix’te yer alan Türk filmlerine baktığımızda, kadın yönetmenlere ait sadece dört film (Aşk Uykusu, Cebimdeki Yabancı, Çınar Ağacı, Deliha 2) yer alıyordu. Bu sebeple, hem bir kadın yönetmeni hem de bir ilk uzun metraj filmi görmek, bir nebze de olsa sevindirici bir gelişme oluyor.

Kovan filminin konusuna gelirsek, Almanya’da yaşayan Ayşe (Meryem Uzerli), annesinin hastalandığını öğrenince, doğup büyüdüğü yer olan Artvin’e geri döner. Uzun zamandır ailesinden uzakta yaşayan Ayşe, annesinin ölmeden önceki son iki gününde yanında olur. Annesi ölmeden önce Ayşe ile konuşurken, arılığı ona bıraktığını söyler. Fakat, arılar Ayşe’nin en büyük korkusudur ve annesine bunu yapamayacağını söyler. Arılarla dolu kabuslar görse de, geceleri bağırarak uyansa da, annesinin son isteğini yerine getirmeye kararlıdır. Annesinin ölümünün ardından, Ayşe doğduğu evde kalır, ablası Mine ve onun oğlu ile yaşamaya başlar. Film boyunca, annesi Cemile’nin nasıl bir kadın olduğu hakkında bilgi sahibi olmaya devam ederiz. Hayvanlara, kendi çocukları gibi değer veren, yıllarını arıcılığa adayan, yaşadığı yerde herkesin sevdiği ve takdir ettiği güçlü bir kadın…

Ayşe, annesinin arıcılıkla ilgili kitaplarını inceler. Bir kitabın arasından annesi ile birlikte çekildiği bir çocukluk fotoğrafının çıkması ile aile geçmişlerini de öğrenmiş oluruz. Almanya’ya gönderilen ailenin küçük kızı Ayşe, doğduğu küçük kasabayı artık beğenmez ve benimseyemez olmuştur. Annesi Cemile’nin ise arıcılık ile para kazanıp geçimini sağladığını ve kızı Ayşe’yi okuttuğunu öğreniriz.

Ayşe’nin kulak misafiri olduğu bir sohbette, ablasından arılığın satılacağını duyması, onu harekete geçirir. Ayşe, kendisini annesine karşı suçlu hissediyor gibidir. Geçmişini geride bırakıp, doğduğu yerden uzaklaşmasının, ilgisizleşmesinin pişmanlığını içinde taşır. Bunun üzerine ablasına arılığı satmayacağını söyler.

Ayşe, kasabada yaşayan ve önceleri annesi Cemile’ye de yardım eden Ahmet (Hakan Karsak) ile birlikte, arılıkla ilgilenmeye başlar. Ahmet, Ayşe’ye bu işin inceliklerinden ve zorluklarından bahseder. Ayşe, başlarda korkusuna yenik düşer ve zorlanır, fakat zamanla ilgisi daha da artar ve alışmaya başlar. Korkusunu yenebileceğini fark etmiştir. İnternetten arıcılık ile siteleri takip eder, modern teknikler kullanmaya başlar. Yağmurlu hava şartları nedeniyle arıların bal yapamaması sonucu, Ayşe, internetten satın aldığı ve yağmurda gören arılar olarak tanımladığı kraliçe arıyı kovana koymak ister. Fakat, orası Kafkas arılarının gen merkezidir, Ali bu isteğine karşı çıkar. Bu noktada, yurtdışında kendine bir hayat kurmuş Ayşe’nin daha modern yaklaşımları ile Ahmet’in geleneksel fikirleri arasında bir çatışmaya şahit oluruz. Ama bu fikir ayrılığının sonucunda kazanan Ayşe olur; Ahmet istemese de Ayşe’nin dediğini yapmak zorunda hisseder.

Zamanında yaşadığı bu küçük yerden bir nevi kaçmışsa da, Ayşe’nin bu hayata yavaş yavaş tekrar alışmaya başlamasına şahit oluruz. Fakat onu yeni bir tehlike beklemektedir. Boz ayılar köye inmeye başlar ve arı kovanlarına zarar verir. Bu durumu Ahmet’e ve kasabadan başka kişilere de anlatır. İlker (Feyyaz Duman), ayıların bu bölgede dokunulmaz olduğunu söyler. İlker, Ayşe’ye sigortaları da olmadığı için, zararı karşılamak adına bir şey yapılamayacağını belirtir. Sert bir diyalogla tanışan bu iki kişi, daha sonra tekrar karşılaşır. İlker de Ayşe gibi kaçıp gittiği yere geri dönenlerdendir. Acıları da bir o kadar benzer…

Bu noktadan sonra, filmin konu olarak biraz daha değişime uğradığını fark ediyoruz. Kovanların çevresine elektrikli teller koyarlar, Ahmet geceleri nöbet tutar, fakat yine de ayıları engelleyemezler. Ayşe, emeklerinin boşa gitmesine dayanamaz ve bir gece kovanlara zarar veren ayıyı tüfekle vurur. Ertesi gün Ayşe ve Ahmet arabadayken, radyoda bir boz ayı ölüsünün bulunduğuna dair haberi duyarlar. Ender ve koruma altındaki türlerden biri olduğu için, boz ayının öldürülmesi ile ilgili bir soruşturma başlatılmıştır. Ayşe, İlker’in boz ayının katili aradığını öğrenir. Uzun bir süredir bu boz ayının takip edildiğini duyar. İlker’den, ayının boynunda bir kameranın takılı olduğunu öğrenir. Kamera kayıptır fakat bulunursa onu vuranın kim olduğunu öğrenmek mümkündür. Ayşe’nin gördüğü kabuslar artar. Kasabadaki kadınların, ayıları vuranların başına gelen uğursuzluklarla ilgili sözlerini işitir. Duyduklarının ardından başına gelenlerbu sözleri doğrular nitelikte gibidir.

Ayşe bu korku ve pişmanlıklar içerisinde arıcılığadevam eder. Yenilikçi fikirlerini uygulamayı sürdürür. Kovanları renk renk boyamak ve tüm bu emeğini internet sitesi üzerinden insanlara göstermek ister. Ayşe ile röportaj yapmak için gelirler. Arıcılığın bir ‘erkek mesleği’ olmasına dair bir soru yöneltilir Ayşe’ye. Bunun üzerine Ayşe, erkek mesleği olmadığını, hatta bu işi annesinden öğrendiğini anlatır. Kadınların daha titiz olduğunu ve arıların titizliği ve düzeni sevdiğini söyler. Daha önceki sahnelerden birinde de, kasabanın yerlilerinden biri Ayşe’yi ‘kadın arıcı’ olarak cesaretinden dolayı takdir etmiştir. Pek çok meslek grubunda gözlemlenmesi mümkün olan bir toplumsal gerçeği anımsarız; mesleki cinsiyetçilik. Zaman içinde kadınların belli mesleklerde, erkeklerin belli mesleklerde istihdam edilmeleri, mesleki cinsiyetçiliğin en önemli göstergesi olmuştur.

Yaşadıklarının etkisiyle Artvin’de daha fazla kalamayacağını hisseden Ayşe, her şeyi İlker’e itiraf eder ve Artvin’den ayrılmayı düşünür. Kararsızdır, ne yapması gerektiği bilemez. Fakat, Ayşe de İlker gibi, Artvin’e dönüp bir daha buradan ayrılamayanlardan biri olacak gibidir.

Kovan filmi, Artvin’in bir sınır kasabasındaki yaşamı belgeselvari bir biçimde bize sunar. İncelik gerektiren zor bir mesleği seyircisine tanıtırken, hayatın pek çok alanında karşılaştığımız ikilemleri de tekrar anımsatır. Modern-geleneksel, eski-yeni ve kent-kasaba gibi ikiliklerin gözlemlerken buluruz kendimizi. Her seçimin kendince zor sonuçları olduğunu bir kez daha hatırlarız. Ama en önemlisi bir işi gerçektenistiyorsak onu ne olursa olsun yapabileceğimizi fark ederiz; “erkek mesleği” diyenlere inat…

Diğer Yazılar: İzem Omay
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir