KÖTÜ RUH: UYANIŞ

Evil Dead Rise: Yeni Kitap, Yeni Kabuslar

Evil Dead serisi; filmleri arasındaki anlatı akışı açısından sinema tarihinin en talihsiz serilerinden birisidir. The Evil Dead’in (Şeytanın Ölüsü, 1981) yayın haklarının Sam Raimi ve Bruce Campbell’in başını çektiği yapım ekibinde olmaması sebebiyle önceki filmden hiçbir görüntüyü kullanamayan ama tam da önceki filmin bittiği yerden devam etmesi gereken Evil Dead II’nun, (Vahşet, 1987) açılışında ilk filmdeki olayları oldukça hızlı bir şekilde tekrar etmesi gerekmişti. Serinin üçüncü filmi Army of Darkness’ta (Karanlığın Ordusu, 1992) böyle bir duruma gerek yoktu. Bir remake olsa da eski filmin varlığını koruyan ve yer yer ufak bağlantılar kuran The Evil Dead (Kötü Ruh, 2013) önceki filmlerin komedi yönünü tamamen terk etmiş ve çok daha karanlık bir tonda, vahşi bir Evil Dead hikayesi sunmuştu. 2015’te başlayan ve 3 sezon süren Ash vs Evil Dead dizisinin 2013 yapımı filmi yok sayması, Fede Alvarez imzalı filmin seri içerisinde öksüz kalmasına yol açmıştı. Evil Dead Rise da selefi gibi komediye hiç bulaşmadan tamamen karanlık bir hikaye vaad ediyor ama önceki iki anlatıdan da farklı bir Ölüler Kitabı sunuyor.

Evil Dead Rise, televizyon dizisini hesaba katmazsak daha önce hep ormandaki eski bir kulübede seyrettiğimiz kaosu şehre taşıyor. Eşi evi terk ettiği için 3 çocuğu ile – Bridget, Danny, Kassie – birlikte yaşayan Ellie ve istemsiz gebelik durumunu konuşmak için ablası Ellie’nin yanına gelen Beth filmin ana kadrosunu oluşturuyorlar. Daha önceki filmlerde kulübenin bodrumunda bulunan Ölüler Kitabı, bu sefer deprem sonucu binanın en alt katındaki otoparkın zemininde delik oluşunca ortaya çıkan gizli bir bölmeden geliyor. Danny, kitabı kendi kanıyla besleyip bulduğu plaklar sayesinde de lanetli sözcükleri dile getirince öteki boyuttan gelen kötülük Ellie’nin bedenini, bu sefer ağaç dalları ile değil, asansör kablolarıyla ele geçiriyor.

Yazının bu kısmından sonrası filmle ilgili sürpriz bozan detaylara yer verecektir.

Şehirdeki Kulübe

Korku filmleri genellikle hedefledikleri korkuyu yaratmak için gerekli olan çaresizlik hissini; karakterlerini, toplumun geri kalanından izole ettirerek sağlar. Bu sebeple akşamları kimsenin dışarı çıkmadığı küçük kasabalar, ormanın ortasındaki kulübeler, kapısı aniden kapanan odalar bu janrda sıkça tercih edilir. Evil Dead Rise, her ne kadar Los Angeles’taki çok daireli bir binada geçse de deprem sayesinde bu izolasyonu sağlıyor. 2013 yapımında karakterlerin içinde bulundukları korkunç duruma karşı cep telefonlarını kullanarak yardım çağırmayı denememeleri senaryoda büyük bir boşluk olarak yorumlanabilecekken Evil Dead Rise deprem yüzünden şebekelerin çökmesiyle bu duruma mantıklı bir açıklama getiriyor. Öte yandan merdivenlerin kullanılamaz hale gelişi ve binanın kısa süre sonra yıkılacağı için dairelerin çoğunun boşaltılmış olması izolasyon ve dolayısıyla çaresizlik hissine büyük katkı sağlıyor.

Bir diğer açıdan bütün bu kaos ormandaki bir kulübede gibi izolasyon içinde yaşanacaksa mekan olarak şehrin içindeki bir binanın tercih edilmesinin nedenini sorgulayabiliriz. Bunun en büyük sebebinin daha önceden başarılı bir remake ortaya koymuş bir seriye yeni bir atmosfer katmak olduğunu düşünüyorum. Evil Dead serisinin en özgün yönlerinden biri kurduğu büyülü evrende fiziksel veya mantıksal kuralları diğer fantastik korku filmlerine nazaran biraz daha esnetmesidir. Zira ampullerin içine kan dolması veya tesisat borularından litrelerce kan fışkırması, filmin büyülü evreni içerisinde dahi mantıkla açıklanabilecek sekanslar değillerdir.  Evil Dead Rise, hem kurtuluşun tek yolu hem de kötülüğün başlangıcı olarak konumlandırdığı asansörü serinin mantıktan uzak ve son derece estetik bu alametifarikası için başarıyla kullanıyor. Bütün bunlara rağmen, filmin finalinde Ölüler Kitabı’nın kısa süre sonra yıkılacak bir binada kalırken ormanda bir Deadite katliamının başlaması potansiyel devam filmlerinin hangi yoldan ilerleyeceği konusunda birtakım kafa karışıklıkları yaratıyor.

Aile Trajedisi

Evil Dead Rise’ın önceki filmlerden ayrılan bir diğer önemli tarafı ise karakter seçiminde yatıyor. Seri boyunca aile üyelerinin ve partnerlerin ele geçirildiğini ve ana karakterler tarafından olabilecek en vahşi şekilde, uzuvlarına ayrılarak veya yakılarak öldürüldüğünü gördük. Fakat bütün bu yaşanan vahşette hayatına son verilen karakterler filmin en başından beri hikayeye neden eklendiği seyirci nezdinde belli, şablon veya tipleme boyutunda oldukları için empati yapılamayacak karakterlerdi ki bu sebeple kahramanın tarafını tutup bu bedenlerin parçalanmasını izlemek büyük bir rahatsızlık vermiyordu. Evil Dead Rise karakterlerini derinleştirip seyirciye özümsetmiş olmasa da; çoğunluğu çocuklardan oluşan ve dolayısıyla kutsal aile yapısını daha net şekilde hissettiren bir kadroya yer veriyor. Bu açıdan bakılarak izlendiğinde filmin finalindeki canavarı testereyle keserek öğütücüye atma sahnesi seyirciye katharsisten ziyade bir trajedi yaşatıyor. Bu tercihin olumlu ya da olumsuz olduğu ise seyirci tarafında farklı karşılık buluyor.

Bunun yanı sıra film, geleneksel bağlamda kutsal kabul edilen aileyi halihazırda dağılmaya başlamış olarak resmediyor. Ellie’nin çocuklarıyla pek iyi bir iletişiminin olmaması, Beth’in kardeşinin en zor zamanlarında telefonunu cevapsız bırakması veya babanın evi terk etmiş olması bu ailenin çoktan dağılmaya başladığını gösteriyor. Yaşanacak katliam bu temel üzerinde metaforik bir anlatı olarak inşa ediliyor ve sonrasında vahşet dozu Evil Dead serisine yakışacak bir boyuta getirilmeye çalışılıyor. Filmin finalinde ise zafer, bu bağların hayatta kalanlar arasında yeniden güçlendirilmesi ile kazanılıyor. Başlangıçta anne olmayı istemeyen Beth’in Kassie’ye kızı gibi koruması ve muhtemelen hayatının kalanında ona annelik yapacak olması da geleneksel bakış açısıyla kutsal anneliğin kazanılması olarak yorumlanabilir.

Evil Dead Rise, atmosfer yaratımı ve ses kurgusu konusunda inanılmaz başarılı bir iş sergiliyor. Deprem ve Danny’nin hoparlörden lanetli sözleri seslendirmesi, ses tasarımı açısından kesinlikle sinemada izlenmesi gereken sahneler. Ellie rolündeki Alyssa Sutherland makyajıyla beraber serinin en ikonik Deadite’ına hayat veriyor. Beth rolündeki Lily Sullivan da oldukça başarılı fakat karakterde, 2013 yapımında Mia rolündeki Jane Levy aksine, bir Ash Williams karizması eksik. Evil Dead Rise yüksek bir gişe elde ederek 2020’lerin yeniden yapım furyasında aktif bir oyuncu haline gelecek gibi gözüküyor fakat Fede Alvarez’in 2013’teki başyapıtı ile kıyasladığımızda vahşet ve çılgınlık dozunda geride kalıyor.

Diğer Yazılar: Berke Ateş Aytekin
EXORCIST: İNANÇLI
The Exorcist: Believer – Seri Üretim Şeytan Filmi The Exorcist (Şeytan, 1973),...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir