İnatçı Bir Adam

Toplumun Yarattığı Canavar

Aslında bu ucu açık bir mesele. İnsan gerçekten içinde ‘saf kötülük’ (pure evil) barındırır mı yoksa bunu toplumla yaşadıkça mı edinir? Bana kalırsa hiçbir şey yoktan var olmaz, sadece açığa çıkarmak için tetikleyiciler gerekir. Bunlar insanı zehirler ve saf kötülük ortaya çıkar. İşte o zaman insan insanlığından utanır ve vicdan insanın kıyameti olur.

A Man of Intergrity, dürüst bir adamın hikayesi. Doğru bildiklerinden vazgeçmemek adına oradan oraya savrulan bir adamın. Hiçbir zaman salt çıkarını düşünmemiş ama artık yorgun ve bezmiş. Toplum onu yere sermiş, ötekileştirmiş. Artık insanlarla barışık değil, sitemleri ince ve derinden. Toplumların amacı da budur zaten. Ya tekdüze olup normalliğe itaat edeceksin ya da hiç olmayacaksın. Ve asla bireyselciliği savunmayacaksın. Öylelerini, toplumun sindirmesi uzun sürmez. Tüm bunlara binaen A Man of Integrity fikirsel olarak farklı olsa da her yerde aynı amaca hizmet eden toplum yapısına ışık tutuyor. Buradaki meselemiz İran toplumu. Tüm mesele aslında dinin getirdiği düzendeki aksaklıklar, yarattığı defolar. Dini bir devrimle ortaya çıkan yeni toplumun zamanla yozlaşması, kişisel çıkarların dini farzların önüne geçmesi filmin anlatmaya çalıştığı en önemli konu. Bu coğrafyanın insanları ülkenin doğusundan batısına nereye giderse gitsinler bu esaretten kurtulamayacakları aşikar. Böyle ülkeler aydınlık akıllara kelepçe takmaya çalıştıkça düşünmeyen, sorgulamayan insan sürüsü yaratmaktan başka bir şey beklememeli. İşte A Man of Integrity bu yönüyle fevkalade bir toplum eleştirisi sunuyor fakat insan doğasına ışık tutmaktan da geri kalmıyor. İnsanın yozlaşmaya müsait doğasını gözler önüne sermesini iyi biliyor ve bundan pişman oldukça tıpkı ana karakter gibi vicdanına sığınıyor.

Düşünceleri dışında estetik bir kaygısı olmasa da söylemek istediği çok şey var filmin. Söylemekten yorulduğu zamanlarda da mağaraya gizleniyor. Düşünüyor, sorguluyor ve olmak istediğinden ne kaybettiğini tartıyor. Mağarada toplumun ondan istediği insan profilinden sıyrılıyor bir süreliğine. Platon’un mağarasındaki insanların aksine orada zincirlerinden kurtulmuş ve özgür bir halde. Mağarada asıl benliğine, ben diyebildiği şeye ulaşabilecek güçte. Orada, ne onu sindirebilecek bir topluma ne de toplumun kendisinden yarattığı kötücül kişiliğe yer var. Mağarada yalnızca asıl benliği ve vicdanı var. Bu yönüyle filmin sağladığı son müthiş. Fazla sarsıcı olmadan ufak bir hüzün bırakıyor A Man of Integrity. Mükemmellik vadetmiyor hiçbir anında. Söylemek istedikleri belli. Sinemasal gücüne dair, izleyicilerin çıkarımlarını kabullenecek olgunlukta. Fazlasında ne gözü var ne de hevesi. Tek isteği kendini ifade edebilmek, duyurabilmek.

Diğer Yazılar: Metin Kaçar
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir