Gizli Dünya

88. Oscar Ödülleri’nde dört adaylığı bulunan, Emma Donoghue’un aynı adlı romanından yine yazar tarafından senaryoya uyarlanan Room (Gizli Dünya), Lenny Abrahamson’ın elinde –bazı aksayan kısımlar dışında- oldukça iyi bir filme dönüşüyor.

Yazının bundan sonrası filmin konusu ile ilgili ipuçları içerir.

İzleyenlerin çoğunun da katılacağı gibi, filmin ilk yarısı muazzam. Yönetmen 1 saat boyunca, anlatımı ve aktarımı sıkıntılı bir konuyu, 20 metrekarelik bile olmayan bir alanda, hem de 5 yaşındaki bir çocuğun gözünden izleyicinin dikkatini bir saniyeliğine dahi dağıtmadan aktarıyor. İlk yarı içine çekiyor izleyeni, aynı Jack’in normal dünyaya adım attığındaki şaşkınlığı gibi, Jack’in dünyasını anlamaya çalışıyoruz. Seyirci bu bilmeceyi çözmeye çalışırken yalnızca iki kişiyi görüyor: Yedi yıl önce kaçırılarak bir odaya kitlenmiş tecavüz mağduru Joy’u oynayan Brie Larson ve dünyası bu oda olan ve dış dünya hakkında hiçbir fikri olmayan 5 yaşındaki oğlu Jack. Bu iki oyuncunun parlayan oyunculukları sayesinde filmin ilk yarısında o küçücük evren odaya seyirci de dahil oluyor ve tüm duyguları onlarla birlikte yaşıyor. Filmin/kitabın Jack’in gözünden anlatılması bir yandan konuyu daha objektif hale getirirken, izleyicinin duygularının da daha yoğun işlenmesine yardımcı oluyor.

Brie Larson’a En İyi Kadın Oyuncu adaylığını getiren rolü, altından kalkılması zor ve psikolojik anlamda oldukça güç bir rol. Yedi yıl boyunda her türlü psikolojik şiddet ve cinsel istismara maruz kalan Joy’u beyaz perdede canlandırmak, özellikle gerçek hayatta aşağı yukarı aynı kaderi paylaşan onlarca-belki yüzlerce- kurbanın var olduğunu bilerek bu işi yapmak oldukça zor olmalı. Aynı durum yazarından yönetmenine filmin yapımında emeği geçen herkes için geçerli. Film duygu sömürüsü ya da saçma propagandalara gerek duymadan ve benzerleri gibi eğreti bir şekilde evrenselleştirmeden, durumu olduğu gibi anlatıyor. Yalnızca Joy ve Jack’in hikayesini izliyoruz. Onların dünyası, yakınları, çevresi anlatılıyor. Senaryo bilindik bir örgü ile sonunda bir daire çiziyor: Joy yine kurtuluşunu ve yaşama isteğini oğlu sayesinde buluyor, bu kez biraz daha büyük bir dünyadalar ama yine ikisi başbaşalar.

Filmin cinsel istismar konusunda herhangi bir misyon edinmemesini bir artı olarak görebiliriz; modern insanın, doğanın ve insanlığın en büyük düşmanı olduğu günümüzde herkesin farkında olduğu bir konuyu bağırmadan anlatması zaten seyircide en büyük farkındalığı yaratıyor.

2015’in en iyi filmlerinden Room, bıçak sırtı konusunu izleyicisine aktarmakta oldukça başarılı ve gerilim dozu çok iyi ayarlanmış bir yapım.

Diğer Yazılar: Demet Başpınar
Balalayka – İlk Film Dosyası
Akranlarımın çoğunun sinemada izlediği ilk film 1994 yapımı Aslan Kral’dır. Ama ben...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir