Hans Petter Moland’ın “Buz, Kar ve İntikam”ı, başladığı noktayla bittiği an arasında yaşadığı dönüşüm ve bu dönüşümden çıkarttığı momentum ile dikkat çeken, klasik kara film kalıplarını komedi malzemesine dönüştürme becerisiyle izleyiciyi ters köşeye yatıran, oldukça farklı bir eser.
Yılın vatandaşı seçilen, karısı ve oğluyla kendi halinde bir yaşam süren Nils Dickman, oğlunun uyuşturucu kaçakçıları tarafından öldürülmesi üzerine intikam arayışına girer ve ipuçlarından yola çıkarak, oğlunun ölümüne dahil olan herkesi ortadan kaldırmaya başlar… İlk 20 dakikada çizilen bu klasik tablo, film ilerledikçe bambaşka bir noktaya doğru yol alıyor. Öldürülen herkese ekranda dikilen mezar taşları –evet, mezar taşları- ile rengini belli etmeye başlayan film, Dickman’ın bir kara film karakterinden beklenmeyecek eylemleri ve konuşmalarıyla tavrını netleştirerek, kara filmden absürt komediye doğru yolculuk etmeye başlayan bir esere dönüşüyor.
Moland belli ki dersine iyi çalışmış, türün içerisinde yer alan tüm klişelerle alabildiğince dalgasını geçiyor; karakterlerin kendilerine verdikleri kod adlar, yaratıcı öldürme ve ceset temizleme işleri, diyaloglar ve envai çeşit karakterden oluşan mafyavari organizasyonlar Moland’ın üzerinde durduğu, eğlendiği hususların başında geliyor. Bunlarla yetinmeyen yönetmen, oklarını kendi ülkesine çevirerek toplum yapısını ve bu yapının defolarını, başta ırkçılık olmak üzere, birer birer ortaya döküyor. Norveçlileri Danimarkalılarla, Sırpları Arnavutlarla, Japonları Çinlilerle karıştıran, bir takip esnasında yakınlaşıp sevişmeye başlayan ya da “kendisi gibi olmakta zorlanan” karakterleriyle ve zekice yazılmış diyaloglarıyla alabildiğince renkli olmayı başaran “Buz, Kar ve İntikam”, belli bir seviyenin üzerine çıkması gerektiği anlarda ise tökezlemeye başlıyor.
İyi başlayan, zekasını konuşturan film, bir noktadan sonra komik olmakla zevzek olma arasındaki o ince çizgiyi aşarak yarattığı yinelemeli gagların altında ezilmeye başlıyor. Filmin ilk yarısında durumdan espri çıkarmayı başaran Moland, ikinci yarıda espri yapmak için durumlar yaratmaya başlayınca işin rengi biraz değişiyor ve kendi kendini boğan bir yapıya bürünüyor. Bu durum, seyir zevkini düşürmesinin yanında filmin sınıf atlamasını da engelliyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen “Buz, Kar ve İntikam”, Stellan Skarsgård ile Bruno Ganz başta olmak üzere iyi oyunculukları ve zekice yazılmış diyalogları ile keyifli ve farklı bir eser olmayı başarıyor. Tektipleşen sinema endüstrisi içerisinde böyle farklı eserleri pek sık göremediğimizden, bu esere bir şans vermekte yarar var.