AVENGERS: ULTRON ÇAĞI

(Filmin konusu hakkında ipuçları içermektedir.)

Bazı seriler vardır, izleyiciyle organik bağlar kurarlar. Star Wars, Mad Max, Back to the Future gibi serilerin kendine ait bir hayran kitlesi vardır ve filmlerdeki olayların bir kısmına neredeyse reel gözüyle bakılır. Sanki o karakterler, bizim bilmediğimiz başka diyarlarda gerçekten yaşıyorlarmış gibi. Avengers, bu serilere katılma yolunda ilerliyor. Tabi ki, böylesine bağlar kolay kurulmuyor. Söz gelimi Transformers serisinin bunu başarabildiğini söylemek fazla iddialı olur. Ancak Avengers serisi bu konuda çok güçlü adımlarla ilerliyor. Marvel karakterlerinin her birisi için ayrı ayrı yapılan filmlerin de birbirleriyle bağlantılı olması ve nihai buluşma noktalarının da Avengers filmleri olması karşımıza bambaşka devasa bir seri çıkardı. Çizgi roman tutkunlarının sinemaya daha mesafeli yaklaştığı ve eleştirdiklerinde acımasız olabildikleri biliniyor ama sanırım Marvel filmleri bu konuda oldukça başarılı.

Bir önceki filme göre çok daha görkemli olan Avengers: Age of Ultron’da kahramanlarımız yine dünyaya karşı yapılan bir saldırıyı berteraf ediyorlar. En az bir önceki kadar büyük ve kalabalık bir saldırı bu. Filmin açılışını da Avengers ekibinin takım halinde savaştıkları bir sahneyle yapıyor. Aksiyon bir önceki filmde de fazlasıyla var olduğu için, bu konuda yeni filmlere çok iş düşüyor, çünkü 2 saat 24 dakikanın sonunda aksiyona doymuş oluyorsunuz ve çıtayı yükseltebilmeleri gerek. Bu film özelinde hem aksiyon hem de eğlence açısından yapılan en güzel şeylerden birisi de bu filmde ilk kez izlediğimiz “Hulkbuster” kostümü oldu. Seyirciyi her seferinde bir önceki filmden daha iyi olduğuna ikna etmek kolay değil. Marvel’ın çizgi roman serilerinin hepsini okuyup bitirmiş olmasam da hikaye uyarlaması konusunda filmin yakın zamanda yapılan X-Men: Days of Future Past gibi, çizgi roman okurlarından tepki almayacağını düşünüyorum.

Kahramanların her birisinin aklının içine girdiğimiz, geçmişlerini, bu hallerine nasıl geldiklerinin izleyiciye kısa sahnelerle gösterilerek hissettirildiği, bazılarının ise iç hesaplaşmalarının göz önüne getirildiği filmde öykü biraz duygusal bir boyut kazanıyor. Natasha Romanoff ve Bruce Banner arasındaki duygusal bağ, birbirlerine itirafları, Hawkeye ve onun herkesten gizlediği ailesi bu filmde ortaya çıkıyor. Kahramanların tekil filmlerinde duygusal yönlenirini de görebilirken, Avengers serisinin ilk filminde genellikle tek öne çıkan duygu öfkeydi.

Filmin sonunda, artık yeni Avengers kahramanlarının eğitimine başlamaları ise bazı karakterlerin serinin ilerleyen bölümlerinde emekliye ayrılacağı ya da bazılarının rollerinin azaltılacağının işareti olarak düşünülebilir. İlk olarak Captain America: Winter Soldier filminin cast sonrası sahnesinde tanıştığımız Hydra yöneticisi Strucker(Thomas Kretschmann) ve iki yeni gelişmiş (Marvel çizgi romanlarındaki ‘mutant’ sözcüğü yerine, ‘gelişmiş’ sözcüğü kullanılmış.) olarak; ikizler, Scarlet Witch (Elizabeth Olsen) ve Quicksilver (Aaron Taylor-Johnson) bu filmde hikayeye dahil oluyorlar. Yeni katılan kahramanlarla ekibin nasıl şekilleneceğini, 2018’de bitirilmesi planlanan bir sonraki filmde göreceğiz. Yine de ben ip uçlarını önümüzdeki yıl Captain America: Civil War ile göreceğimizi tahmin ediyorum.

Filmin tek handikapı ise; senaryonun yine Hulk üzerinden kurgulanması olmuş. Ultron’un, Avengers ekibinin arasını açıp, bunu yaparken de patlayıcı unsur olarak “Canavar” kozunu kullanarak Hulk’u kışkırtıp, ortalığı dağıtmasını sağlamak bu filmi biraz tekrara düşürmüş. Evet her iki filmde de düşman sayıca çok fazla, yani ortada bir istila durumu var ama özüne baktığınızda her iki filmde de asıl düşman olarak, ne Loki ne de Ultron, Avengers ekibinden daha güçlü değil. Umalım da serinin devamında bu, “dağılıp, sonra daha sıkı birleşme” durumundan daha farklı bir tema bulunur ve gerçekten herkesi koltuklarında daha sıkı oturmasına sebep olan bir kötü karakter izletebilirler bizlere.

Nihayetinde, Marvel filmleri her bir karakter için teker teker sayıldığında 10’dan fazla filmin birbirine bağlandığı düşünülürse, bir seriden çok sinema tarihinin en büyük film topluluğu haline geldi. Hemen her filminde cast akışından sonra gelen sahneleriyle izleyiciye hikayenin devamı hakkında ip uçları veren Marvel, sanki “bizi izlemeye devam edin” mesajı veriyor. Bu filmde de yine öyle bir son sahne var. Demem o ki, kırmızı bir arka plan üzerinde Marvel yazısını görmeden salondan çıkmayın.

Diğer Yazılar: Halil İbrahim Erdoğan
İyi Adamlar
Son haftalarda gösterime giren filmleri (Batman v. Superman, Captain America: Civil War...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir