2. ULUSLARARASI DİYARBAKIR KISA FİLM FESTİVALİ İZLENİMLERİ

Ekim ayının henüz yarısında olsak da iki kısa film festivalini fiziki olarak takip etmenin ve bir sürü filmi izlemenin sevincini yaşıyorum. Bunlardan biri bu yıl 1-5 Ekim tarihleri arasında ilk kez düzenlenen Kocaeli Kısa Film Festivali’ydi, diğeri ise 12-15 Ekim arasında ikinci kez düzenlenen Uluslararası Diyarbakır Kısa Film Festivali oldu. Diyarbakır Kültür Sanat ve Sinema Derneği (DİSİNEDER) tarafından organize edilen ve Diyarbakır Sur Kültür Yolu Festivali kapsamında gerçekleştirilen festivalin direktörlüğünü yönetmen ve yapımcı Serhat Gönen üstlenirken, festivalin bu yılki danışmanı oyuncu İpek Tuzcuoğlu oldu.

Her birinde 10 filmin yarıştığı seçki Ulusal Kısa Kurmaca, Ulusal Kısa Belgesel ve Uluslararası Kısa Film Yarışması olarak üç ayrı kategoride değerlendirildi. Yarışma filmlerine,  jürilerine ve aldıkları ödüllere gelin detaylıca bakalım.  

 

KURMACA FİLMLER:

Aynı Gecenin Laciverti / Nuri Cihan Özdoğan

Belki Bir Gün Gideriz / İnan Erbil

Benden Korkmana Gerek Yok / Recep Bozgöz

Bir Nehir Kıyısında / M. Furkan Daşbilek

Bir Annenin Sonatı / Fehmi Öztürk

Brigitte Bardot / Çağıl Bocut

Bugün Değil / Yağmur Mısırlıoğlu

Büyük Uçuş / Balahan Gürel

Plastik Rüya / Merve Bozcu

Rewşen / Musab Tekin

Kurmaca kısa filmlerin jüri başkanlığını yönetmen Ömür Atay üstlenirken, jüri üyeleri arasında oyuncu Alican Yücesoy, oyuncu-yönetmen Görkem Yeltan, oyuncu Erkan Avcı ve oyuncu Selin Yeninci yer aldı.

.

.

Benden Korkmana Gerek Yok / Recep Bozgöz

En İyi Film Ödülü başta olmak üzere En İyi Senaryo ve “Bugün Değil” filmiyle paylaştığı ortak ödüller olan En İyi Kurgu, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu Ödülleri ile beraber toplam 5 ödülün sahibi oldu. Jüri, ödülün gerekçeli kararını şu şekilde açıklandı: “Karanlığın içinde gece lambalarının aydınlattığı yol kenarındaki bir otelde karşılaşan üç insanı merkeze alan, araftaki karakterlerinin birbirine dolanan güçlü hikâyesi, merkezine aldığı güncel kavramlar ve durumları, bir ülkenin hikâyesine dönüştürmekteki yetkin başarısı ve güçlü sinema duygusu ve atmosferi nedeniyle senarist ve yönetmen Recep Bozgöz’ün ‘’Benden Korkmana Gerek Yok’’ filmi en iyi film ödülüne layık görülmüştür.” 

Sinem Köseoğlu, Tansu Biçer ve Ece Yüksel’in başrollerini paylaştığı film, kocasından fiziksel ve psikolojik şiddet gören bir kadının, kimseye haber vermeden evini terk ederek kendi arabasıyla çıktığı yolculuğu, bu yolculuk sırasında hem benzincide hem de konakladığı motelde karşılaştığı çift ile olan gerilimli ilişkisini ve  belki de yaralarını sarmak için kendisiyle baş başa kalmak istediği bu seyahatin planlarının nasıl alt üst edildiğini konu ediniyor. Kadın karaktere (Sinem Köseoğlu) araba içi sahnelerde verilen mizansenler, adamla (Tansu Biçer) yaşadığı olay açısından soru işareti yaratan bir alan açıyor. Psikolojik ve fiziksel şiddet gören ve dahi intiharı düşünen bir kadının, evini ve eşini terk edişi henüz bu kadar yakın zaman önce yaşanmışken, o arabanın kapısını hiç tanımadığı yabancı bir adama açmasıyla başlayan ve trajik finale vardıran olaylar bütününün  gerilim yaratmayışının ve kadının duygu durum dalgalanmasının  seyirciye yansımayışının sebebi sahnede kullanılan müzik olsa gerek. Şu an adını hatırlayamadığım o şarkı, sahnenin içeriğini romantize etmesi sebebiyle yanlış bir tercih olarak duruyordu. 

Bugün Değil / Yağmur Mısırlıoğlu

En İyi Yönetmen, En İyi Kurgu, En İyi Görüntü Yönetimi, En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu Ödülleri ile gecenin en çok ödül kazanan filmi oldu. Senaryoyu Can Pekdemir’le beraber kaleme alan Mısırlıoğlu, otuzlu yaşlarının başlarında olan, bir yandan kendi çocuklarına ve Alzheimer hastası annesine bakan bir yandan da orta sınıf bir ailenin çocuğuna bakıcılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan Meryem’in hikâyesine dahil ediyor bizi.  Çalışanı olduğu evde ailenin bir parçası olduğunu hisseden Meryem’in illüzyonu,  günümüz “modern insan”ının da illüzyonu olan -gayesi tartışılır- kişisel gelişim kitaplarını keşfetmesi ve bu tuzağın içine düşmesi ile başlar; üstelik olabilecek en yanlış günde. Kitapları okudukça etkisi altına girdiği yeni öğretiler ve tanık olduğu yaşantı doğrultusunda hayatını ve önceliklerini gözden geçiren Meryem, bir gün iş dönüşü evine girmez ve kapısının önünde belki de bedeli taraflar için epey ağır olacak bir karar verir.

Bazı planlarının alternatiflerini daha farklı seçebilseydi kusursuz bir yapıma imza atmış olacaktı Mısırlıoğlu, ancak yine de ortaya koyduklarıyla gelecek vadeden iyi bir yönetmen adayı olduğunu hissettirdi. Bunu aldığı En İyi Yönetmen Ödülü ile de taçlandıran Mısırlıoğlu, deneyim kazandıkça rejisine daha çok tuğla koyacak ve daha güçlü bir sinema dili kazanacak  gibi görünüyor. Film ekibinin tek üzüntüsü  en fazla ödülü kazanmasına rağmen en iyi film ödülünü “Benden Korkmana Gerek Yok” filmine kaptırmak olsa gerek.

Kategorideki diğer ödüllerin kazananları şu isimlerdi:

En İyi Kadın Oyuncu: Sinem Köseoğlu / Benden Korkmana Gerek Yok

                                     Nurcan Şirin / Bugün Değil
En İyi Erkek Oyuncu: Tansu Biçer / Benden Korkmana Gerek Yok

                                     Çınar Yükçeker – Ömer Gökay Şanlıer / Bugün Değil
En İyi Sanat Yönetmeni: Ali Can Aloğlu – Nazlıcan Gül / Bugün Değil
En İyi Görüntü Yönetmeni: Kağan Kerimoğlu / Bugün Değil
En iyi Kurgu: Rana Önoğlu / Bugün Değil ve Benden Korkmana Gerek Yok’

Jüri Özel Ödülü ise Türkçe altyazısız izlediğimiz ve Kürtçe bilenler dışında  kimsenin diyaloglarını anlamadığı “Rewşen”(Musab Tekin) ile bir önceki yazımda değerlendirdiğim Kocaeli Kısa Film Festivali’nde izleyip görüntü yönetimini ve kameranın kullanımını başarılı bulduğum “Bir Nehrin Kıyısında” (Muhammed Furkan Daşbilek) filmlerine verildi. Açıkçası daha başarılı yapımlar varken “Rewşen” gibi seçkinin en zayıf filmine ödül verilmesi epey şaşırtıcı bir karardı. 

Hazır bu noktadayken ödül dağılımındaki adil olmayan tercihleri de belirtmeden geçmeyeyim. Elbette her festivalin jürisi ödül takdimi ile eleştirilerden nasibini alır, herkesin bir “bence”si, gönlünün favorisi vardır ancak bu yarışmada iki branşta rakipsiz olan en iyi(ler) zaten mevcuttu. Lamı cimi olmaksızın En İyi Kurgu Ödülü “Aynı Gecenin Laciverti”nin, En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü de prodüksiyon tasarımında kusursuz, hatta alternatifi dahi olmayan “Bir Annenin Sonatı” filmlerinin hakkıydı. Her iki film de gerek teknik gerek dramatik anlamda çok olgun sinema anlatısına sahipken ve diğer ödülleri de kazanabilecek kadar başarılıyken görmezden gelindi ve geceden maalesef eli boş döndü. Neyseki sinemacıların kendileri, aralarında yaptıkları değerlendirmelerde daha adil yorumlarda bulunarak ödüllerin bu iki isme, Hakan Çelik ve Fehmi Öztürk’e gitmesi konusunda benimle hemfikir oldu.

Yukarıda da değindiğim gibi bugün ülkenin en büyük festivalinin jürisi de dahil olmak üzere verilen kararlar tartışmaya açık ve eleştiriden muaf değil. Jüri başkanlarının karar alımındaki son söz sahipliğini bir kenara koyacak olursak kurulan jürilerin yanlış ve eksik oluşturulduğuna dair fikrimi her zaman her yerde dile getiriyorum. Daha çok, oyuncular tercih edilerek festivallerin tanıtımının kamera önündeki bilinen isimler üzerinden yapılması hedefleniyor, bunu gayet anlaşılır ancak denge gözetimi ve uzman değerlendirmesi açısından eksik buluyorum. Filmleri değerlendiren bir jüride bir (1) tane görüntü yönetmeninin muhakkak olması taraftarıyım ki teknik değerlendirmeler sağlıklı bir şekilde ve işin bilir kişisi  tarafından yapılabilsin. Ayrıca yapımcılar da kendine daha fazla yer bulabilmeli.  

BELGESEL FİLMLER:

9:16 / Selin Su Kılınçarslan

Aklın Bende Kalmasın / Emre Can Korkmaz

Arayış / Orhan Dede

Aydınlığa / Asuman Yüksel – Emrullah Özcan

Bulak / Evrim İnci

Halaybaşı / İbrahim Abay

Hıdırellez: Mahalleye Bahar Geldi / Nesli Özalp Tuncer  – Yunus Tuncer

Her Şey Yolunda / Muhammet Beyazdağ

Qet (Hiç) / Fuat Bulut

Smirna’nın Çukuru / Begüm Aksoy

Belgesel filmlerin yarıştığı kategorinin jürisinde Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği Başkanı ve daha çok belgesel yapımları ile bildiğimiz yönetmen Mehmet Güleryüz, gazeteci-yazar Oya Doğan ve Adana Altın Koza Film Festivali Genel Koordinatörü İsmail Timuçin yer alıyordu.

.

.

.

“En İyi Belgesel Film Ödülü”nü, Muhammet Beyazdağ’ın yönettiği “Her Şey Yolunda” filmi alırken jüri gerekçesini şöyle beyan etti: “Toplumumuzda binlerce örneği olan küçük yaşta bir kızın öyküsünün toplumsal katmanları da dahil ederek, yokluğun ve çaresizliğin ortasında inadına umuda sarıldığı ve doğayla kurduğu sevgi bağını etkili bir biçimde aktardığı hikayesiyle “Her Şey Yolunda” filmine En İyi Belgesel Film Ödülü verilmiştir.”

Ödül kazanan diğer belgeseller:

En İyi Senaryo: Aydınlığa / Asuman Yüksel – Emrullah Özcan

En İyi Yönetmen: Bulak – Evrim İnci
Jüri Özel Ödülü: 9:16 – Selin Su Kılınçarslan

“Her Şey Yolunda” merkezine aldığı mesele ile ülkenin neredeyse 70 yıllık bir sorununun hâlâ çözülemediğine ışık tutması bakımından önemli ve küçük kız çocuğuyla da  duygulandıran bir etki bırakıyordu, ancak ele aldığı temasını aktarmadaki yönetmenlik mahareti ve sinematografik anlamdaki çarpıcı kurgusuyla en başarılı film küresel ısınmaya ve bilinçsiz su tüketimine dikkat çeken ve kısa film olmanın gerekliliğini tam mânâsıyla gerçekleştiren “Bulak”tı. “Arayış” isimli filmin görüntü yönetmenliği takdire şayandı. Yaptığım soru-cevap söyleşisinde salonun daha çok katılım sağladığı ve görüş ifade ettiği filmse bir sosyal medya uygulaması olan ve çok kısa sürede fenomene dönüşen TikTok’un Türkiye’deki serüvenini ele almasıyla dikkat çeken “9:16” filmi oldu. “Aydınlığa” ise Türkiye’nin ilk bilim tarihçisi olan Ord. Prof. Aydın Sayılı’nın yetişme hikâyesini ve eğitim yolculuğunu kurduğu cast ile canlandırma yolunu seçerek kurgu-belgesel türünde aktarıyordu. Dönemin dekor-kostüm-saç tasarımını birebir yansıtmada bariz eksiklikler taşısa da akıcı senaryosu ile ele aldığı temayı başarıyla işlemişti.  

ULUSLARARASI KISA FİLMLER:

The Sea No Longer Stops Here / P. Augusto Almeida

Where The Winds Die / Pejman Alipour

Night of The Universe / Ramin Farzaneh

The Promenade / N. Falcano Georgiadis

The Zoo / Nafiseh Zare

Khadiga / Morad Mostafa

Requiem of Aida / Mehrdad Nonahal

So Cool / Marilyne Naaman

Khukiri / Andrej Wisniewski

Bouchaib / Ali Boudra

Uluslararası kategoride yer alan kısa filmleri değerlendiren  jüride ise şu isimler yer alıyordu; yönetmen Banu Sıvacı, yapımcı Bulut Reyhanoğlu ve yönetmen Gözde Kural.

Festivalin ilk gününü yıl içerisinde izleyemediğim, kaçırdığım kısa filmlere ve moderasyonuna, ikinci gününü de belgesel filmlere ve moderasyonuna ayırmıştım. Üçüncü gün ise Uluslararası Kısa Filmleri izleyecektim ancak Bartın/Amasra’dan gelen maden faciası haberi ile gösterimler ve söyleşiler iptal edildi. Dolayısıyla sadece jürinin izleyebildiği bu filmler hakkında maalesef herhangi bir yorumum yok.

Bu kategoride yarışan filmler içerisinde Nafiseh Zare’nin yönettiği “The Zoo”  jürinin kararıyla “En İyi Uluslararası Film Ödülü”nü kazandı. Jüri gerekçesini “Alışageldiğimiz anne kız ilişkisinin dışında bir izlek oluşturan, genel geçer çocuk karakterlerinin aksine, bir kız çocuğunun sorunlarının ve tavırlarının gerçekliğiyle cesurca yüzleşebilen, yalnız bir annenin açmazını zekice nüanslarla verebilmiş, senaryosu ve oyunculuklarıyla en iyi film ödülünü ‘The Zoo’ ya vermek istedik.” olarak açıkladı.

Kategori kapsamında verilen diğer ödüller şu şekilde belirlendi:

En İyi Yönetmen: So Cool / Marilyne Naaman

Jüri Özel Ödülü: Where The Winds Die / Pejman Alipour

                                                    ***

SON SÖZ

FikriSinema olarak 2. Uluslararası Diyarbakır Kısa Film Festivali’nin basın sponsorlarından biriydik, ben de FikriSinema’nın yazarlarından biri olarak sadece filmleri izlemekle kalmadım, sinema eleştirmeni arkadaşım ve festivalin basın tanıtımından sorumlu olan Deniz Ali Tatar ile hem kurgu hem de belgesel filmlerin moderasyonunu paslaşarak üstlendim. Bu sebepledir ki bu festival kendi adıma çok keyifli bir yoğunlukla geçerken, festivalin davetlileri olan -kimini önceden tanıdığım-  yönetmen, senarist ve kurgucu gibi eser yaratıcılarıyla kavuşma/tanışma, kendileriyle soru-cevap etkinliğinde ve gösterim dışında kalan zamanlarda mesleki sohbette bulunma ve güzel dostluklar kurma fırsatı yakaladım. Filmlerin bize nasıl dokunduğu her zaman önemli ancak bu sefer nerede dokunduğuyla da hafızamda yer edinen bir festival deneyimledim. Diyarbakır gibi çok özel ve güzel bir şehri gezme, sıcacık ve misafirperver insanlarını tanıma ve muhteşem yemeklerini tatma şansı elde ettim.

Her biri pırıl pırıl olan ve üretken bir beceriye sahip olan genç sinemacıların cesaretle yol almasını ve daha çok üretmesini canı gönülden istiyorum. Bir sonraki festivalde de yer alabilmek ve izlenimlerimi sizlerle paylaşabilmek umuduyla, sinemayla kalın…

Diğer Yazılar: Arzu Arda Deger
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir