Her şeye temkinli yaklaşan insanları tarif etmeye çalışsanız mutlaka bir formülünüz vardır. Etrafında olup bitenlerin kontrolü dışında gerçekleşmesinden hoşlanmayan “Kuralcılar” pek sevilmeseler de konu zombilerle dolu bir ülkede hayatta kalma mücadelesi olduğunda; Carpe Diem felsefesiyle hareket ederseniz, yaşamak için çok fazla zamanınız olmayabilir. Peki Zombieland’de hayatta kalmanızı sağlayacak bu kurallar nedir?
Eğer zombiler hızlıysa onlardan daha hızlı olmaya yetecek bir kondisyona sahip olmak, mermiler konusunda cimrilik etmeyip ikinci kez ateş ederek zombinin öldüğünden emin olmak ve terkedilmiş tuvaletlerden mümkün olduğu kadar uzak durup emniyet kemerini takmak bu kurallardan en önemlileri diyebilirim. Liste birbirinden ilginç ve önemli kurallarla uzayıp gidiyor.
Tüm Amerika’nın zombiye dönüştüğünden habersiz bir şekilde Teksas’ta küçük bir odada tek başına yaşayan üniversite öğrencisi Colombus, durumun farkına vardığında Ohio eyaletinde yaşayan ailesini görebilmek için Colombus şehrine (Filmde yer alan karakterler isimlerini takma ad olarak, doğdukları ya da yaşadıkları şehirlerden almaktadır) doğru yola çıkar. Hayatta olmasını, defterine yazdığı kurallara harfiyen uymasına borçludur. Ohio’ya doğru hareket eden Colombus yol üzerinde; kendi karakterinin tam zıttı olan güçlü, korkusuz birisi ile karşılaşır. Tallahassee zombilerden nefret eden biridir ve tek amacı yeryüzünde son kalan Twinkie kekini yiyebilmektir. Yola birlikte devam eden Colombus ve Tallahassee, hayatta kalmak için kendi yöntemlerini geliştiren Wichita ve Little Rock ile tanışırlar. Wichita ve Little Rock Los Angelas’ta zombilerden arınmış bir eğlence parkının var olduğunu duymuşlardır ve oraya gitmektedirler. Bu dörtlünün macerası işte tam bu noktadan sonra başlar ve kendi amaçlarına ulaşmak isteyen grup üyelerinin yolu Hollywood’tan da geçmektedir.
Zombieland komedi ve korkuyu dengede tutan başarılı ve eğlenceli filmlerden bir tanesi. Komedinin dozunu kaçırıp aşırı ciddiyetsiz bir boyuta vardırmadan izleyiciye keyif veriyor. Şüphesiz bu türün sadece korku ve hayatta kalma mücadelesi odaklı başarılı yapıtlarında, bizleri kendisine bağlayan en önemli unsurlardan bir tanesi de zombi figürlerinin makyajları ve görsel açıdan abartısız inandırıcılıkları. Zombieland’in ana fikri korkutmak olmasa da bu abartısız inandırıcılığı yerinde ve dengede bizlere sunuyor. Zombi saldırılarının ağır çekim görüntülerle verildiği filmin açılış sahnelerinin de oldukça eğlenceli olduğunu söylemek gerek.
Ruben Fleischer’ın yönettiği Zombieland filmi yönetmenin ilk uzun metraj filmi. The Social Network filminde Mark Zuckerberg’i canlandıran Jesse Eisenberg bu filmde Colombus rolü ile başarılı bir performans sergiliyor. Usta oyuncu Woody Harrelson ise Tallahassee rolünde Twinkie keki yemeyi arzulayan gözü pek, korkusuz bir zombi avcısı olarak karşımıza çıkıyor. Ekibin kadın üyelerinden Wichita rolünde ise son dönem çekilen Amazing Spider Man filmlerinde Gwen Stacy’yi canlandıran Emma Stone yer alıyor. Ekibin son ve en küçük üyesi Little Rock ise Mel Gibson’ın İşaretler filminden hatırladığımız Abigail Breslin tarafından canlandırılıyor. Filmin sürpriz oyuncularından bir tanesi de Bill Murray. Hayalet Avcıları filminden de hatırladığımız oyuncu, bizzat kendisini canlandırıyor. Ekibin yolunun Bill Murray’nin malikanesine düşmesi ile Zombilerin sardığı bu dünyada ünlü yıldızın nasıl hayatta kalmayı başardığını izleme fırsatı buluyoruz. Zombieland filmi; bir başyapıt kıvamında, izledikten sonra etkisi süren ve kendini konuşturan bir yapım değil fakat bu türün sevenlerini üzmeyecek cinsten oldukça keyifli ve eğlenceli bir film. İyi seyirler dilerim.