ÜÇ AİLE

Ebeveynlik Habitatında Kayıp: Tre Piani

‘’Aile dediğimiz şey, bizi biz yapan sarsılmaz bir bağ mı, yoksa hatalarımızla şekillenen bir kader mi?’’

Tre Piani (Three Floors), Nanni Moretti’nin 2021 yapımı filmi. İtalyan yönetmenin önceki işlerine kıyasla daha klasik bir anlatı dili benimsediği bir yapım. Film, İsrailli yazar Eshkol Nevo’nun aynı adlı romanından uyarlandı ve 2021 Cannes Film Festivali’nde yarışma filmlerinden biri olarak gösterildi.

Ebeveynlik, hata yapma lüksünün sınırlandığı bir yolculuk!

Film, Roma’daki bir apartmanda yaşayan üç farklı ailenin hayatına odaklanıyor. Her kat farklı bir yaşam krizini temsil ediyor: suç, vicdan, ebeveynlik, pişmanlık ve insan ilişkilerindeki çatışmalar gibi temalar işleniyor. Moretti, önceki filmlerinde olduğu gibi karakterlerin iç dünyasına yoğunlaşıyor ve dramatik çatışmaları incelikli bir şekilde ele alıyor. Daha çok insan psikolojisini ve bireylerin iç çatışmalarını anlatan, yavaş akan ama güçlü duygusal etkiler bırakan bir film.

Ebeveynlik, bireyin sadece kendinden değil, bir başkasının hayatından da sorumlu olduğu, hata yapma lüksünün sınırlandığı bir yolculuk. “Tre Piani” de tam olarak bunu sorguluyor: Bir anne ya da baba olmanın getirdiği yük, kuşaklar arası aktarılan hatalar ve karakterlerin iyi niyetle yaptıkları ama derin yaralar açan seçimleri…

Film, üç farklı katmanda hayatları kesişen ailelerin hikâyesini anlatırken ebeveynliğin doğasındaki belirsizlikleri ve beklentileri de gözler önüne seriyor. İyi bir ebeveyn olmak nedir? Çocuklarımızı korumak ile onlara özgürlük tanımak arasındaki ince çizgide nerede durmalıyız? Ve en önemlisi, kendi travmalarımız, korkularımız ve hatalarımız çocuklarımıza miras kalır mı?

Filmin merkezinde olduğunu düşündüğüm Vittorio karakterinin katı ve otoriter yapısı, oğullarına karşı mesafeli tavırları ve onlar üzerindeki baskısı filmin ebeveynlik temasını derinleştiriyor. Anne karakteri Dora ise bir noktada oğluna ulaşmaya çalışıyor ama içinde sıkışıp kaldığı toplumsal ve ailevi roller arasında bocalıyor. Bu aileyi ele alırken, ebeveynlerin çocuklarıyla kurduğu bağın ne kadar kırılgan olabileceği ve hataların nasıl kuşaklar boyunca aktarıldığı üzerine odaklanılıyor. Vittorio’nun disiplin anlayışı, oğlunu suçtan korumaya mı çalışıyor, yoksa onu daha da mı yalnızlaştırıyor? Dora’nın arada kalmışlığı, annelik ve bireysellik arasında sıkışan kadınların yaşadığı çıkmazın bir yansıması mı?

Ebeveynlik Neden Bu Kadar Zor?

“Tre Piani”, ebeveynliğin yalnızca fedakârlık ya da sevgi değil, aynı zamanda hata yapma ihtimaliyle dolu bir süreç olduğunu hatırlatan bir film. Ebeveynler, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için çabalarken, kendi korkularının ve geçmişlerinin gölgesinde mi kalırlar?

Nanni Moretti’nin bu çok katmanlı dramında, üç farklı ailenin ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerinden, ebeveyn olmanın neden bu kadar zor olduğunu keşfediyoruz. Film boyunca, sevginin korumacı bir çerçeveden çıkıp baskıcı bir yapıya evrilmesi, birey olma mücadelesi ve kuşaklar arası hataların tekrar etmesi gibi derin temalar işleniyor.

Savcı Vittorio ve eşi Dora, oğullarının işlediği suçu öğrendiğinde büyük bir sınavla karşı karşıya kalıyorlar. Bir ebeveyn, çocuğunu hatalarından korumak için ne kadar ileri gidebilir? Vittorio’nun disiplin anlayışı, aslında oğluna duyduğu korkuyla mı şekilleniyor? Onu doğru yola sokmaya mı çalışıyor, yoksa yalnızca kendi vicdanını mı rahatlatmak istiyor? Dora’nın yaşadığı ikilem ise annelik ile bireyselliği arasındaki sıkışmışlığı gözler önüne seriyor. Oğlunu korumak istiyor ama aynı zamanda bir insan olarak kendi kimliğini de kaybetmemek için çabalıyor. Onun hikâyesi, toplumsal olarak annelere biçilen “sınırsız fedakârlık” rolünü sorguluyor.

Bir diğer kat…

Lucio’nun yaşadığı ebeveynlik krizi ise farklı bir açıdan ele alınıyor. Küçük kızını komşusuna emanet ettikten sonra, yaşlı adamın niyetleri hakkında şüpheye düşüyor. Ebeveynlik sadece çocuğa duyulan sevgiden mi ibarettir, yoksa şüphe ve paranoya her şeyin önüne geçerek işleri daha da mı zorlaştırır. Lucio’nun şüpheleri, sevginin ne zaman zehirli bir hal alabileceğini düşündürüyor. Gerçekten tehdit var mı, yoksa Lucio’nun korkuları onun ebeveyn olarak başarısız olma kaygısından mı besleniyor?

Bir diğer kat…

Yalnız Bir Anne Olmak

Monica’nın hikâyesi, anneliğin yalnızlığını en iyi şekilde yansıtan bölümlerden biri. Yeni doğum yapmış bir kadın olarak, hem bebeğiyle hem de kendi akıl sağlığıyla mücadele ediyor. Annelik her zaman içgüdüsel bir şey midir, yoksa bazen bir yabancıyla yaşamak gibi mi hissettirir? Kendi annesinin geçmişinde yaşadığı travmalar Monica’nın korkularını besliyor ve film, ebeveynliğin sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da büyük bir yük olduğunu gösteriyor.

Monica’nın sürekli karga görmesi, onun zihinsel durumunu ve yalnızlığını sembolize eden güçlü bir metafor. Karga, mitolojide ve edebiyatta genellikle ölüm, kötü haber veya bilinçaltındaki bastırılmış korkuların bir yansıması olarak görülür. Monica’nın annesiyle olan kopuk ilişkisi ve doğum sonrası yaşadığı yalnızlık hissi düşünüldüğünde bu kargalar onun bilinçaltının bir ürünü. Belki de kargalar, Monica’nın annesiyle olan geçmişine duyduğu öfkenin ya da kendi annelik deneyimine dair korkularının bir yansımasıdır. Yeni doğan bebeğiyle tek başına mücadele etmeye çalışırken, kargalar ona sürekli geçmişini ve kendi annesiyle yaşadığı travmaları hatırlatıyor olabilir.

Ebeveynlik, Korkular ve Kaçınılmaz Hatalar

“Tre Piani”, ebeveynliğin ne kadar içgüdüsel ve doğal olduğu söyleminin aksine, bu sürecin ne kadar karmaşık ve zorlayıcı olabileceğini anlatıyor. Her ebeveyn, kendi geçmişinden, korkularından ve toplumun onlara biçtiği rollerden bağımsız olamıyor. Bu da bazen çocuklarını koruma adına yapılan hatalara, bazen de geri dönüşü olmayan yaralara neden olabiliyor.

Filmin sonunda, ebeveynler değişmeyi ve geçmişleriyle yüzleşmeyi başarıyor mu? Yoksa her nesil, bir öncekinin hatalarını tekrarlamaya devam mı ediyor? “Tre Piani”, ebeveyn olmanın bir güç mücadelesi mi, yoksa bir öğrenme süreci mi olduğunu düşündüren etkileyici bir film. Ebeveynlik her zaman sevgiyle çözülebilecek bir mesele değil. Bazen en büyük tehlike, bir çocuğu yanlış yetiştirmek değil, onu kendi korkularımıza hapsederek büyütmektir. Filmin finaline doğru belki de en önemli soru beliriyor: Aile dediğimiz şey, bizi biz yapan sarsılmaz bir bağ mı, yoksa hatalarımızla şekillenen bir kader mi?

Diğer Yazılar: Özlem Çetinkaya
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir