Neye Sadık Olduğunu Bilmediğimiz ‘Sadık Bir Adam’
Türkiye vizyon tarihi 9 Ağustos 2019 olan bir filmden söz edecek olan “vizyondakiler hakkında geç kalınmış bir bahis” yazısını hazırlamadan önce “acaba insanlar film hakkında nasıl düşünmüş” diye biraz okuma yapmak istedim.
pınarvural internetlerden bildiriyor: The Guardian’dan Sevgili Cath Clarke filme iki yıldız vererek (Tanrı aşkına merhamet!) “A Faithful Man review – drearily frothy French romcom” başlığıyla bir yazı kaleme almış. Ben bu filme “romcom”1 der miydim bilemiyorum. Elbette film türleri konusunda bir otorite değilim ama bu filme romantik komedi diyeceksek ben orada biraz üzülürüm.
Fakat Cath Clarke filmin Bechdel Testi’nden sınıfta kaldığı konusunda ne yazık ki haklı. Filmin iki kadın ana karakteri Marianne (Laetitia Casta) ve Ève (Lily-Rose Depp), odak erkek karakter Abel’den (Louis Garrel) başka bir konu hakkında konuşmuyorlar. Aslına bakarsak bu iki kadın da erkek fantazyasının birebir karşılığı gibiler. Bak sen şimdi… Bir tarafta saygın bir işe sahip, olgun, çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiş ve ilk gençlik yıllarını geride bırakmış diğer tarafta ise henüz çok genç, çekici ve tutkulu bir figür var. Hatta bu kadınların saç renginin dahi bilinçli seçildiği kanaatindeyim. Filmi izlemeyen herhangi biri bile sarışının görece genç olan kadın olduğunu anlayabilir sanırım. Böyle düşününce inanılmaz basmakalıp bir anlatı içinde olduğumuzu görüyoruz ve biraz tadımız kaçıyor açıkçası.
Abel birlikte olduğu kadınların evinde yaşayan bir gazeteci. Sahip olduğu her şeyi bir evden diğerine valizler içinde yanında taşıyor. Marianne bize ilk sahneden itibaren biraz acımasız ve türlü oyunlar oynayan Gone Girl’ün bir tık az can yakanı şeklinde gösteriliyor. Ève ise yüzünü hiç görmediğimiz Paul’ün kız kardeşi. Paul, Marianne’nin Abel’i terk edip evlendiği insan, aynı zamanda Abel ve Marianne’in en yakın arkadaşı. Yaşından beklenebilecek derecede uçarı ve Abel’e delicesine aşık. Çocukluğundan beri hem de… Üstelik saplantılı derecede… Arabasına gizlenecek, gizlice fotoğraflarını çekecek kadar… Gerçekten mahkeme kararı çıkarsak yeridir ölçüsünde… Bahsettiğimiz bu üç karakterin de iç sesini duyuyoruz.
Filmi izlerken yer yer kendi kültürümden kaynaklanan belki farkında dahi olmadığım ahlaki kabullerimin esiri mi oluyorum diye düşündüm. Fakat yine internetlerdeki farklı ülkelerden değerlendirme yazılarını okuyunca filmin belli noktalarda herkese, en azından “alışılmışın dışında” geldiğini gördüm. Alışılmışın dışında tanımından ziyade “gerçek olamayacak derecede kurgusal” dememiz daha doğru olabilir. Aslında duygusal ilişkilerde bulunduğumuz insanlarla böyle bir iletişim şeklimiz olsa belki bir şeyleri çözmek konusunda daha mı iyi bir noktada olurduk, bilemiyorum. Çünkü bu ménage à trois2 iki kadının bir erkek için kozlarını paylaştığı ve erkeğin ise kendi tercihlerinden ebleh bir şekilde yoksun halde oradan oraya savrulduğu bir durum olarak görünmesinin yanında neticede herkesin gerçekten neyi istediğini çok iyi anladığı bir yere evrilmekte.
Bahsedilen her şeyi bir kenara koyarsak ben Paris’in puslu atmosferini, filmin yumuşak renklerini sevdim diyebilirim. Filmde bir de bu yasak aşkın küçük meyvesi Joseph (Joseph Engel) var. Paul’ü annesinin öldürdüğünü söyleyen bir çocuk. Gerçek mi değil mi, hiç öğrenemiyoruz. Filmde “epey sonra” diyebileceğimiz bir noktada Marianne’in karnındaki çocuğun yani Joseph’in babasının kim olduğuna yazı tura atarak karar verdiğini öğreniyoruz. Paul’ü hiç görmememiz ve onun mezarı başında Marianne, Abel ve Joseph’in olduğu sahne -en azından bana- babanın Abel olduğunu düşündürdü.
Film bir hamilelik haberiyle açılıyor ve bir mezar sahnesiyle kapanıyor. Kendi içinde bizi biraz huysuzlaştıracak ögeler barındırsa da izlemeye değer bir film. Yani Louis Garrel de yakışıklı bir bey neticede ve Fransızların iç ısıtan mimikleri de seyre dahil. Filmin çok büyük bir iddiası yok. Filmi bir çift olarak izleseydim film sonrası “kahve içme-tatlı yeme” ritüelinde ilişkilere dair karşılıklı ilginç fikir alışverişleri ve düşüncelere sevk edilişler yaşanabilirdi.
Louis Garrel’in tıpkı L’homme fidèle (Sadık Bir Adam)’de eşi Laetitia Casta ile yer alması gibi 2015 yılına tarihlenen bir diğer filmi Les Deux Amis (İki Arkadaş)’de de yine Abel ismiyle ve o zamanki partneri Gülşifte Farahani ile oynamasını kendisinin muzipliği olarak değerlendirebilir miyiz, size bırakıyorum.
Başka bir “vizyondakiler hakkında geç kalınmamış (umuyorum) bir bahis” ile buluşmak üzere, sevgilerimle.
1 “Romantik komedi” türünün kısaltılmış kullanımı.
2 Üç kişinin paylaştığı romantik ya da cinsel ilişkiyi anlatan bir tür polyamory (çokaşklılık) için kullanılan betimleme.