Senaristlerin “tutan film” üzerine belli kodları olduğunu biliyoruz. Özellikle son yıllarda birbirine benzeyen sayısız film yapıldı. Ugly Betty türevinde kaç film ya da diziyle karşılaştığımız belirsizken yenileri yapılmaya da devam ediyor. Aynı şekilde insanlar tarafından dışlanmış, aşkını platonik yaşayan erkek karakterin hikayenin devamında yaşadığı kasabayı, tüm bir şehri hatta dünyayı kurtarması da artık alışık olduğumuz türde hikayelerden. Ne yazık ki Pixels de bu halkanın şimdilik sonuncusu olmuş durumda.
Klasikleşmiş video oyunlarının dünyayı ele geçirmeye çalışan uzaylılar olarak yeniden karşımıza çıkması fikrinin çok eğlenceli göründüğünü itiraf etmeliyim. Tek boyutlu oyunları önce oyun salonlarında, sonrasında evde kasetli atarilerde oynayan bir neslin bu filme kayıtsız kalması mümkün değil. Ancak ne komedi ne de aksiyon olmayı tam anlamıyla başaramayan, bir elin parmağıyla sayılabilecek kadar az esprileriyle Pixels hayal kırıklığı yaratıyor. Adam Sandler’ı sevmek ya da sevmemeği bir kenara bırakırsak onun bir filmde Kevin James ile birlikte rol alması o filmin komedi olduğu beklentisini doğuruyor. Ancak filmi bir iki tebessümle bitirdiğimi söylemeliyim.
Çocukluğunda katıldığı bir atari oyunları yarışmasında finalde kaybeden ve hayatı bu ikinciliğin gölgesinde pek de istediği şekilde gelişmeyen bir adamın uzaylıların saldırısıyla değişen hayatını izliyoruz Pixels filminde. Yıllarca yok sayılmış bu adam, zamanında en iyi yaptığı şeyi yani video oyunlarındaki yeteneğini kullanarak dünyayı kurtarmaya çalışıyor. İzleyici kitlesi 13-16 yaşları arasındaki erkek çocuklarsa beğenilebilecek olan yapımın olumsuz yönleri oldukça fazla. Eğer filmin vermek istediği bir mesaj varsa o mesaj da doğru verilmiş gibi durmuyor. “Yaptığınız her neyse eğer en iyisini yapıyorsanız mutlaka bir gün başarılı olursunuz” gibi bir ana fikir vermeye çalışan film, “bütün vaktinizi oyun oynamaya harcadığınız için üzülmeyin, bir gün onun bile faydasını göreceksiniz” diyebilmiş.
Kevin James’in canlandırdığı Amerika başkanı kasıtlı olarak bu zamana kadar sinemada izlediğimiz en kötü başkan yapılmaya çalışılmadıysa ben söyleyeyim öyle olmuş. Tabi bu beni çok da üzmedi, Amerika başkanının pek de umrumda olduğunu söyleyemem ama Kevin James’in filmdeki rolünün ne olduğu neden orada olduğu bile pek anlaşılmıyor. Aynı şekilde Sean Bean’in de bu filmdeki rolü nasıl kabul ettiğini çok merak ettim doğrusu. Filmdeki tek güzel şey belki de Peter Dinklage’in varlığı. Onun olduğu sahneler filmin en iyi sahneleriydi diyebilirim.
Pixels büyük umutlar vadeden ancak hayal kırıklığı yaratan yapımlardan. Filmin bana göre en iyi sahnesi fragmanına koyulmuş, dolayısıyla fragmanı izlemeniz yeterli olur diye düşünüyorum.