YAŞAM HAFIZASI: ENYS MEN
Covid-19 pandemisi sırasında çekilen ve prömiyerini 2022 yılında Cannes Film Festivalinde yapan Enys Men, zamanı ve gerçekliği büken, ritmine kapılanı kucaklayan bir deneyim. Yönetmen Mark Jenkin’in folklorik ögelerle oluşturduğu bu varoluş hikayesi, hayal gücümüzle ve düşüncelerimizle yön buluyor. Tekrar eden eylemlerle kendi özgün akışının içine çekildiğimiz, zorlayıcı ve meditatif bir etki yaratıyor. Senaryosundan müziklerine kadar Enys Men’i her şeyiyle var eden Mark Jenkin, deneysel tarzıyla türe benzersiz ve cesur vizyonunu katıyor.
Kayalıklardaki çiçeklere ulaşmak için her gün aynı patikada yürüyen, toprağın sıcaklığını ölçen ve eski bir maden kuyusunun karanlığına taş atan bir vahşi yaşam gönüllüsü (Marry Woodvine), 1973 yılında Cornwall kıyılarındaki ıssız bir adada nadide bir çiçeğe ilişkin günlük gözlemlerini yapmaktadır. Eve döndüğünde gözlem notlarını yazıp jeneratörünü çalıştırarak çay hazırlamaktadır. Gönüllünün, adı açıklanmayan kişilerle iletişim kurmak için kullandığı ve mesaj aldığı bir radyosu vardır. Geceleri A Blueprint for Survival kitabını okuyarak yatar. Her gün aynı şekilde tekrarladığı bu rutin, bir çeşit ritüel gibidir. Kısa bir süre sonra adanın geçmişine ve kendi hatıralarına ait görüntüler peşini bırakmaz.
YAZININ BUNDAN SONRASI SPOILER İÇERİR
1970’lerden ilham alan ve neredeyse diyalogsuz akan Enys Men, grenli, doygun renklerle görsellere ve keskin frekanslarla sese odaklar. Yüzlerce yıldır ayakta kalmış kayalık adada, gökyüzü ve denizin sonsuzluğu içinde izole bir yaşamı betimler. Ancak bu yalnızlık göründüğü gibi değildir. Vizyonlar, uğultular, cızırtılarla şekil değiştirir. Verilen ipuçlarının izini sürmemiz gereken, keşfe açık, kalabalık bir yolculuğa dönüşür.
Jenkin, olay örgüsü hattı çizmekten ve net cevaplar vermekten kaçınırken zamanın doğrusallığını da reddeder. Boğulan denizciler, madenciler, çocuklar, Bal Maidens (madenlerde çalışan genç kadınlar) ve radyodan duyulan bir haber, geçmişi, bugünü ve geleceği aynı anda var eder ve zamansal boyutların sınırları çözülür. Her şeyin daima mevcut olduğu fikrini tasvir ederek zamansızlık duygusu uyandırır. Evrendeki tüm olayların aynı anda gerçekleştiği bir fotoğrafa dönüşür. Bir yandan canlı ve cansız her varlığın görevinin olduğu ekosistemin önemini vurgular. Bu nedenle yaşamın oluşmasında kilit rol oynayan “likenler”, Enys Men’in sembolüdür. Çiçeklerde, kayalarda, gönüllünün vücudundaki yara izinde oluşan likenler, simbiyotik ilişkiyi ifade eder. Ekolojik dengeyi koruyan bu organizmalar, doğanın değişmeyen eşsiz döngüsü içerisinde birlikte var olmanın ve zamansal ortaklığın ifadesini oluşturur. Jenkin, kayalık bir ada ve izolasyon fikriyle, minik parçalardan bütüne doğru ilerleyen bir yol izler. Anlatı ilerledikçe kapsamı genişler ve gerçekliğin sınırları bulanıklaşır.
İnsanların tarih boyunca sembolik ve mistik anlamlar yüklediği, mitolojik hikayelerde, dinlerde ve birçok kültürde mükemmellik ve tamamlanma sembolü olarak kullanılan 7 rakamı, akış boyunca sürekli karşımıza çıkar. Gözlemcinin duvarındaki tabloda 7 kafatası, toprak üzerinde açmış 7 çiçekle birlikte çizilmiştir. Madencilerin, ölen denizcilerin ve kayalıktaki çiçeklerin sayısı 7’dir. İnsanın evreni anlamlandırmak ve ifade etmek için kullandığı bu özel rakam, aynı zamanda fiziksel ve manevi alemle olan bağlantının da simgesidir. Jenkin’in 7 rakamına yaptığı vurgu, yaşamın döngüsel bütünlüğünü resmettiği hipnotik anlatısını destekler.
16mm formatının estetik gücünü, oluşturduğu duyusal ses tasarımıyla yönlendiren Mark Jenkin, 1973 yılında çekilmiş korku klasikleri Don’t Look Now ve The Wicker Man’in ruhunu filmin dokusuna katıyor. Cevaplayabileceğinden daha fazla soru bırakan Enys Men, travmatik hikayelerle şekillenen huzursuz atmosferinin içerisinde çoğunlukla korkunun eşiğinde yol alıyor. Geleneksel anlatının dışında yaptığı bu yolculuğu, gerçek bir dehşete sürükleyemiyor. Enys Men ister bir folk korku, ister büyüleyici bir masal, ister bir kabus, isterse de sıkıcı bir deneyim olarak düşünülsün; zamanın ve yaşamın en büyük illüzyon olduğunu ürperterek hissettirmesiyle bile çok özel ve takdire şayan…