White God filmiyle adından sıkça söz ettiren Kornél Mundruczó, Kata Wéber tarafından yazılmış Pieces of a Woman filmiyle de adından yine söz ettireceğe benziyor. Bir kadının evde gerçekleştirdiği zorlu doğumunun ardından, bebeğinin birkaç dakika sonra kollarında ölmesiyle başlayan bir trajedi yaşanıyor. Mundruczó, filmin ilk otuz dakikasında kelimenin tam anlamıyla harikalar yaratıyor. Doğum yapmamış bir kadın olarak filmin bu kısmını izlemenin, diğer kişilerin izlemesine oranla bence bir parça daha zor olduğunu düşünüyorum. Ekrana yapışmış şekilde izlediğim, bahsettiğim bu kısımda plan sekans olarak çekilen doğum sahnesi nefesimi tutarak izlememi sağlayan önemli bir faktör.
Başrol oyuncusu Vanessa Kirby’nin filmdeki performansı takdire şayan nitelikte. Gerçekten daha gerçek bir oyunculuk sergilediğini düşünüyorum. Pieces of a Woman, yaşanan trajedinin sessizce insanın içine işlediği bir film. Adeta yünü parmağa dolayıp şişe atılan ilk ilmeğin, örgü bittiğinde battaniyeyi oluşturması gibi. Acının parçaları kocaman bir trajediyi yaratıyor. Bu büyük battaniye de bir ailenin yok oluşuna, hayal kırıklıklarına ve sessizliğe gömülmesine neden oluyor.
Martha buzluktan aldığı dondurulmuş iki paket bezelyeyi belli belirsiz şekilde şişen göğüslerine koyarak acısını öyle gerçek bir şekilde hissettiriyor ki izleyicisine bu durumu kabullenmiş gibi görünüyor. Oysa hiçbir şeyi kabul ettiği falan yok. Yönetmen Mundruczó bu sahnenin duygusunun izleyiciye çok iyi geçtiğini bildiğinden bezelye paketlerini gözümüze sokmaya ihtiyaç duymuyor diye düşünüyorum. Martha’nın bu zorlu sürecin ardından elinde kalan iki şey var; göğsünden akan birkaç damla süt ve markette kokladığı elmalar… Yaratılış efsanelerinde sıklıkla anlatılan, insanın cennetten kovulmasına sebep olan elma, bu filmde farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Martha’nın markette elmaları kokladığına, aralarda elma yediğine ve elma çekirdeklerini filizlendirdiğine şahit oluyoruz. Bunun sebebi kısacık bir süre kucağında tuttuğu bebeğinin elma gibi kokması… Benim için elma kokusu cennetin kokusunu ifade ediyor bu filmde. İnsanoğlu bu kez de elmayı yiyerek cenneti hak ediyor bana göre. Halk arasında anneler için evlatların cennet gibi koktuğu söylenir. Bu kez elma, kötü ününden kurtularak, Martha’nın cennetini tasvir ediyor benim bakış açıma göre. Keza filmin sonunda ‘’gerçek bir şekilde’’ anne olabilen Martha’nın güzel kızının bahçede saçlarını savurarak gezmesi ve ardından da elma ağacına tırmanması ilk bakışta bir cennet tasviriydi benim için.
Bir annenin bebeğini kaybetmesi muhtemelen hiçbir zaman tam olarak ifade edilemeyecek türden bir acı. Bu acının Martha tarafından ifade edilme biçimi ise tanıdık olduğumuz türden gözyaşlarıyla ve suçlayıcı bir tavırla olmuyor. Hayatına devam ediyormuş gibi görünerek ama her şeyi yok sayarak yaşıyor acısını. Özellikle de eşini. Aslında filmin başındaki düşüncelerim beni yanılttı. Bir an, ‘’uzun zamandır bir babanın acısını onun gözünden detaylı bir şekilde gördüğüm film izlememişim,’’ demiştim. Sean’ın deniz kenarına giderek ‘’Neden yaşamak istemedin?’’ diye ağlaması oldukça etkileyici bir sahneydi. Filmin ortalarında Sean’ın elinden geleni yaptığını düşündüm. Hikâyenin başından beri eşine olan yakınlığı, samimiyeti ve sevgisi çok gerçek görünmüştü. Yanılmışım. Çünkü koltuğun kenarında duran örgü yumağı azalarak batteniyenin büyük bir kısmını oluşturmaya başladığında, Sean’ın sevgi ve samimiyetinin düşündüğüm kadar kuvvetli olmadığını gördüm.
Hikâyenin geneline ve bir trajedinin bireyleri getirdiği noktaya baktığım zaman başarılı bulduğum bu filmde eksikliğini hissettiğim birkaç nokta var. Özellikle, ısrarla evde doğum yapmak arzusunda olan Martha’nın neden bu şekilde bir doğumu tercih ettiğini daha net görebilmek isterdim. Bu noktada bazı kısımların eksik kaldığını düşünüyorum kendi adıma. Bu teknik bir sorun değil elbette. Fakat yine de film seyri açısından bu noktanın değerli olduğunu düşünüyorum. Bir diğer tutarsızlık ise Martha’nın eşi Sean’ın davranışları ve kolay bir şekilde Martha’nın annesinin verdiği çeki kabul ederek gitmesi. Eski eşini ve hayatını terk etmesi! Buralar bana birazcık tutarsız gelen ve hikâyenin akışını olumsuz yönde etkileyen kısımlar.
Filmde eksikliğini hissettiğim bu noktalar, bir kompozisyonun giriş kısmının çok başarılı olup da gelişme kısmının yavan olmasına benziyor. Çok başarılı bir şekilde açılan ve etkileyiciliği dakikalarca devam eden Pieces of a Woman, vakti gelince değil acil iniş için kuleden izin isteyen bir uçağa benziyor adeta.