Babalar ve Kızları

Babalar ve Kızları aralarında 25 yıl bulunan iki hikaye anlatıyor. Trafik kazasında eşini kaybeden ve küçük kızıyla hayatına devam etmeye çalışan bir yazarın hikayesiyle, ilk hikayedeki küçük kızın 25 yıl sonra hayatının hangi yöne gittiğini anlatan hikayesi. İç içe anlatılan bu hikayelerin ilkinde odak baba yani yazar Jake Davis. Eşiyle tartışırken geçirdikleri trafik kazasından, ara ara vücudunu kontrol edemeyecek sarsıntılar yaşayacağı bir hastalıkla kurtulan ancak eşini kaybeden yazar Jake Davis küçük kızına iyi bir baba olmak için uğraşır. İkinci hikayede ise aradan 25 yıl geçmiş ve küçük kız büyümüştür. Annesinin öldüğünü bildiğimiz ancak babasının nerede olduğunu henüz bilmediğimiz bu kadın uzun süreli ilişkiye girmekte sorun yaşayan, mutsuz bir bireye dönüşmüştür.

Filmde, Russell Crowe’un Jake Davis’i canlandırdığı ve geçmişi anlatan hikaye, Amanda Seyfried’in Katie Davis’i canlandırdığı hikayeye göre daha sağlam ve ayakları yere basıyor. Geçmişteki Jake Davis hastalıkla, maddi sorunlarla ve kızını kaybetme korkusuyla uğraşırken, günümüzdeki Katie Davis iç dünyasıyla, kişisel sorunlarıyla boğuşuyor. Yönetmen iç içe anlattığı bu hikayelerle zaman kavramını ortadan kaldırarak aynı anda yaşanıyormuş hissi verirken başarılı olsa da Katie Davis’in günümüzde yaşadığı sorunlar babasının yaşadıklarının yanında öylesine cılız kalıyor ki filmin günümüzde geçen bölümü zaman doldurmak için filme eklenmiş gibi. Filmin bu hissi vermesinin bir nedeni de günümüzdeki Katie Davis’in sorunlarının ya da yaşadıklarının neredeyse hiçbir şekilde geçmişteki hikayeyle bağlantı kurulmaması. Böyle olunca da birbirine bağlı gibi görünen ama birbirinden bağımsız iki hikaye ortaya çıkıyor. Jake Davis’in yaşadıkları başlı başına güçlü ve tek başına film olabilecek kadar yeterliyken, Katie Davis’in yaşadıkları bağımsız bir film olsa yarısında çıkılacak kadar sıkıcı.

Oyunculuklar için de benzer eleştirileri yapmak mümkün. Russell Crowe kendi payına düşeni fazlasıyla yerine getiriyor. Hastalığı da, mutluluğu da, dalgınlığı da izleyiciye tam olarak yansıtıyor. Amanda Seyfried ise senaryodan kaynaklı dezavantajı avantaja çeviremiyor. Russell Crowe’a göre 1-0 geride başladığı doğru ancak film bittiğinde fark daha da açılmış oluyor. Belki 29 yaşındaki oyuncunun 30’lu yaşlarının ortasındaki bir kadını canlandırmasının da olumsuz etkisinden söz edilebilir. Babalar ve Kızları bu iki oyuncu üzerine kurulu zaten ancak Cameron rolündeki Aaron Paul varlığını hissettiriyor. Üstelik Aaron Paul de günümüzdeki hikayede yer almasına rağmen Amanda Seyfried’e nazaran ön plana çıkmayı başarıyor.

Babalar ve Kızları, geçmişi anlattığı bölümle duygusal bir baba kız filmi. Filmin tamamı geçmişteki hikaye üzerine odaklansa izleyiciyi daha çok etkileyebilecek bir yapım. Annesiz büyüyen, bir süre babasından da ayrı kalmak zorunda kalan küçük Katie günümüzdeki Katie’den daha fazla süreyi kesinlikle hak ediyor.

Diğer Yazılar: Ahmet B.
Sinemanın Engel Tanımayan Aşkları
Sinema ve aşk denilince herkesin aklına gelen ilk film farklı olacaktır elbette....
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir