Kara film bahsi açıldığında akla ilk gelen isimlerin başında Orson Welles yer aldığından, serimize kendisinin bir başka filmiyle devam ediyoruz: The Stranger (1946). Ve hemen eklemek gerekir ki, The Stranger, ne Touch of Evil (1958) gibi başyapıt ne de The Lady from Shanghai (1947) gibi kalburüstü bir tür filmi; daha zayıf, yavan ve kendi halinde bir eser ama her Orson Welles işi gibi kendisini ilgiyle izletecek yeterliliğe ve ilginçliğe sahip. Welles‘in, sinemanın biçimsel açıdan farklı yerlere evrilmesini sağlayan öncü bir sanatçı olduğu her daim vurgulanır, bu hususta hakkı verilir ama hikaye anlatıcısı olarak da dönemini iyi tahlil eden ve geleceğe ışık tutan biri olduğu gerçeği biraz geri plana atılır. The Stranger da, bu açıdan önemli bir eserdir, II. Dünya Savaşı daha yeni bitmişken, Almanya’dan başka ülkelere kaçan kripto Naziler sorununu odağa yerleştiren ve “kaçılamayan geçmiş” ile “kimlik bunalımı” kavramlarının yeni kıtanın üzerinde dolaşan hayaletlere dönüşeceğinin işaretlerini veren Welles, çağının ötesinde bir filme imza atar. Nazi toplama kamplarından görüntülere yer veren ilk Amerikan filmlerinden biri olması ise, filmin konumlandığı yeri daha da kıymetlendirir. Belirttiğim gibi, The Stranger, görece zayıf ve bir alt lige ait filmdir, hatta Orson Welles de “en sevmediğim filmim” der ama yine de iflah olmaz bir kara film müptelasıysanız, Edward G. Robinson faktörünü de göz önünde bulundurarak, bu filme uğramanız gerekir.
Somewhere, in the Night- 4: The Stranger
Somewhere, in the Night- 4: The Stranger
0
Facebook
Twitter
Pinterest
LinkedIn
Email
Diğer Yazılar: Tanju Baran
Oscar-Toto: Film Yarışır, Baht Kazanır
Listeler, çekişmeler, ödül sezonu derken bir Oscar töreninin daha arefesine kadar geldik....
Devamını Okuyun