PEARL

PEARL Mia Goth, Emma Jenkins-Purro Photo Credit: Christopher Moss/A24

KEMİKLEŞMİŞ TABULAR, YALAN BİR AMERİKAN RÜYASI VE ZİNCİRİNİ KIRMAK

Yönetmen ve senarist olarak bu yıl X ile karşımıza çıkan Ti West, bu filmiyle beklenmeyen bir başarı elde etti ve sükse yaptı. 1979 yazında Texas’ın bir kasabasındaki uçsuz bucaksız bir bağ evinde slahsher erotik film çeken gençlere, ‘yaşlı ev sahipleri’nin musallat olduğu film, türüne oldukça özgün bir pencereden bakıyordu ve bu özellikle korku, gerilim sinemasında daha önce görmeye alışık olmadığımız bir şeydi. Filmle ilgili yazdığım politik, sosyolojik ve teknik analizimi yakın zamanda FikriSinema’da yazmıştım. Bu yazıda ise X’in spin-off yapımı olan Pearl’ün analizini siz okuyucularımızla paylaşacağım.

ANALİZ

X’te senaryoyu tek başına yazan Ti West’e Pearl’de Mia Goth da eşlik ediyor. Bilindiği üzere Goth, X’te hem genç film ekibinden ana karakter Maxine’e, hem de onlara saldıran ev sahiplerinden yaşlı Pearl’e müthiş bir makyajla hayat vermişti. Bundan sebeple Pearl’in kendi öyküsünü izlediğimiz aynı adlı filmde senaryoda da yönetmene başarılı biçimde katkıda bulunuyor Mia Goth. Yazarlığı dışında oyunculukta bu filmde tam anlamıyla nirvana noktasına ulaşıyor Goth. Filmi adeta tek başına taşıyor. Görüntü yönetmenliğinde Eliot Rockett büyük iş çıkarıyor. West ile seçtikleri renk paleti filmin geçtiği dönemle ve ev içindeki sahnelerle uyumuyla göz kamaştırıyor. Özellikle 1910’lar ve 1920’lerin sessiz sinemasına saygı duruşu olarak okunabilecek dans yarışmasındaki dans sahnelerinde de renk paleti seçiminin ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. Kurguda da yine Ti West var ve filmini tek başına kurgulamanın verdiği rahatlıkla işini yaptığı aşikar.

Yazının buradan sonrası filmi izlemeyenler için spoiler içermektedir.

1918 yılı, I. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde Texas’ta bir bağ evindeyiz. Savaş gazisi babasına bakan, baskıcı ve otoriter annesinin davranışlarıyla her geçen gün incinen ve ezilen genç Pearl’ün tek umudu eşi Howard’ın askerden dönmesi. Hayatındaki her şeyi onun her geçen gün dönmesi imkansızlaşan dönüşüne bağlı. Tüm bu sıkışmışlıkların dışında Pearl, bir gün kuzeni Mitzy’den şehirde bir dans yarışması düzenleneceğini öğreniyor ve hayata tutunmak için yeni bir nedeni oluyor. Katılmasına izin verilebilmesi elbette imkansız ancak o tüm yolları deneyecek.

Öte yandan bir gün şehre indiğinde kendisinden yaşça biraz büyük, yakışıklı ve çekici bir sinema salonu makinistiyle tanışıyor ve ondan etkileniyor. Çünkü makinistin de Pearl’ü bu berbat hayatından kurtaracak fikirleri var. Dans yarışmasından sonra onu Avrupa’ya götürüp ünlü yapmak. Pearl bu fikre de çok bağlanıyor ve içselleştiriyor. Böylece dans yarışması daha önemli bir hal alıyor, aleyhte bir sonuçta ne olacağını çok iyi biliyor. Bunları kavrayarak bir gece annesiyle tutuştuğu şiddetli tartışmada bir anda kendisini tutamıyor ve annesinin vücudunda çok ciddi yanıklar olmasına neden olarak artık evdeki saf iktidarı eline alıyor, babası zaten bitkiden farksız.

Öldürmenin getirdiği iktidarın verdiği hazla soluğu makinistin evinde alıyor Pearl ancak ertesi gün onu kendi evlerine davet ettiğinde onun da bir yalancı olduğu ortaya çıkıyor. Savaş zamanı dönemlerde yeni yeni kendini göstermeye başlayan ‘AMERİKAN RÜYASI’ masalıyla kandırılmış olduğunu öğrenen Pearl, makinistin canını alıyor. Buradan sonra artık tamamen Pearl’ün zincirlerinden kurtuluşunu ve X’teki karaktere nasıl evrildiğini görmeye başlıyoruz.

“Bizim istediğimiz biraz daha Amerikanvari, genç ve sarışın”.

Pearl, hemen yukarıdaki cümleyi kendisini seçmeyen dans jürisinden duyduğunda kendisini adeta kaybediyor. Kuzeni Mitzy’ye şimdiye kadar yaptığı her şeyi uzun bir tirad ile anlattıktan sonra ona da makinistle aynı tarfeyi uyguluyor. Pearl’ün öldürdüğü tüm kişileri bazılarını parçalayarak bazılarını da tüm halleriyle evlerinin yakınındaki göldeki timsaha yedirmesi de aslında önceki hayatına dair artık hiçbir şeyin kalmadığının, tamamen yepyeni bir insan olduğunun alt metni. Timsah filmde dipsiz bir kuyu gibi, kaybetme rolünü üstleniyor.

Sonuç olarak Pearl, Amerikan Rüyası yalanını, baskıcı ailesini, yeni hayatına sekte vurabilecek her şeyi yok ederek tamamen kendi kendisinin efendisi oluyor ve yepyeni bir hayata başlıyor. Bunu yaparken de insanın öngürlemez karanlığına güçlü bir vurguyla, ezilenin, kabul görmeyenin, hakkı verilmeyenin duyduğu öfkeyle yapıyor bunu.

Diğer Yazılar: Deniz Kuş
SEVGİSİZ
MODERN KAPİTALİZMİN DUYGUSUZ, KAYITSIZ İNSANLIĞI VE RUSYA: LOVELESS 2000 sonrası Rus Sineması’nın...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir