Onur Savaşı

Herkesin birbirini tanıdığı küçük bir kasabada yaşayan, herkes tarafından saygı duyulan bir adamın aksini ispatlayamayacağı bir iftira nedeniyle tüm saygısını ve haysiyetini kaybettiğini ve suçsuzluğuna kimsenin inanmadığını düşünün ve kendinizi o kişinin yerine koyun. Oldukça zor bir durum değil mi? Sabrınızı, sükunetinizi koruyup olaylara mantıklı yaklaşabilir misiniz?

Onur Savaşı filmi içinden çıkılamayacak sorulara ve psikolojik sonuçlara sahip bir film. Anaokulunda eğitimci olarak görev yapan ve çocuklarla arası gayet iyi olan Lucas’a aynı anaokulunda öğrenci olan, en yakın arkadaşının kızı Klara çocukça bir aşk duymaya başladığında Lucas bunu farketmez. Oyun oynadıkları sırada Klara Lucas’ı bir anda dudağından öptüğünde ve ona gizli bir hediye bıraktığında Lucas durumun ciddiyetini anlar ve Klara’ya hediyeyi neden kendisine bıraktığını, o hediyeyi kabul edemeyeceğini, hediyeyi bir arkadaşına vermesi gerektiğini anlatmaya çalışır. Ancak Lucas’ın onu reddettiğini düşünen Klara hediyeyi kendisinin bıraktığını inkar eder ve Lucas’tan uzaklaşır. Klara sadece Lucas’tan uzaklaşmakla kalmaz, kendisini istemediği için ondan intikam almaya çalışır. Lucas için içinden çıkılamayacak sorunlar da bu olayla birlikte başlar. Kendisine cinsel organını gösterdiğini iddia eden küçük kızın iddialarını çürütemez. Sakinliğini hep korumaya çalışan ve küçük kızın hiç üstüne gitmeyen, ona yalan söylediği için herhangi kötü bir harekette bulunmayan Lucas içine düştüğü bu durumu kendisini tanıyan insanlarla konuşarak çözebileceğine inanır. Ancak küçük bir kızın yalan söyleyeceğine inanların sayısı bir elin parmağını geçmez ve işler Lucas için daha kötü bir hal alır.

Ayrıldığı eşinin yanında kalan oğlunu yanına almaya ve onunla birlikte yaşamaya çalışan, yeni bir kız arkadaşı olan ve mutlu bir ilişki yaşayan bu adam için işler bir anda tersine döner. Kasabanın saygın bir kişisiyken bir anda çocuk tacizcisi sıfatıyla dışlanır. Çocuğu olan bütün arkadaşları ondan uzaklaşır ve hatta ona düşman olurlar. Lucas artık ne yapacağını bilemez.

Onur Savaşı izleyiciyi geren, psikolojik olarak yoran, ne düşüneceğini şaşırtan bir yapım. Kendinizi Lucas’ın yerine koyduğunuzda ona sırtını dönen insanlara kin duyacak kadar hırslanmanız normal. Ancak kendinizi diğerlerinin, o anaokulunda çocuğu olanlardan herhangi birisinin yerine koyduğunuzda Lucas’ı öldürmeyi bile aklınızdan geçirebileceğinizi itiraf edin. Dolayısıyla Onur Savaşı düşüncenizde ikilik yaratan ve filmin sonuna kadar Lucas’ın başına gelecekleri tahmin etmeye çalışmanıza neden olacak senaryosuyla mutlaka izlenmesi gereken filmlerden.

Danimarka’da geçen hikaye, içinde bulunduğu coğrafyanın özelliklerini de ekrana yansıtmayı ihmal etmiyor. Kuzey insanlarının yaşayışlarına, alışkanlıklarına da tanık olduğumuz filmde kullanılan mekanlar ve renk tonları hem kuzeyin şartlarına hem de oluşturulmak istenilen psikolojik havaya oldukça uygun. Yönetmenin vermeye çalıştığı hava kesinlikle filme yansımış ve izleyiciye net bir şekilde geçiyor. Neredeyse kaskatı ve ifadesiz denilebilecek bir yüze sahip diyebileceğimiz Mads Mikkelsen’in çaresizliği hissettiren oyunculuğunun da yönetmenin işini kolaylaştırdığı bir gerçek.

Birçok psikolojik okuma yapılabilecek filmde asıl üzerinde durulan nokta ana karakter Lucas’ın çaresizliği ve toplumun gözünde ava dönüşmesi. Lucas’ı aralarından tamamen dışlayan, onu yıldırmak için her şeyi göze alan bireylerin ilk fırsatta avlarına davrandıkları gibi acımasız davranışları filmin temelini oluşturuyor. Bununla birlikte film, sonunda verilen mesajla da izleyicinin kafasında büyük soru işaretleri bırakmayı başarıyor.

 

Diğer Yazılar: Ahmet B.
Koku: Bir Katilin Hikayesi
Edebiyat eserlerinin sinemaya uyarlanması sıkça tercih edilen bir durum olsa da uyarlamanın...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir