1993 senesi. Daha önce hiç sinemaya gitmemiş olan ben tam bir hafta boyunca anne babamın kafasının etini yemiştim ”Mrs. Doubtfire” a gidebilmek için. O zamanlar TV’de hiç kaçırmadan izlediğim Mork & Mindy dizisinden hayran olduğum ve her bir mimiğini , jestini ayrı ayrı izlediğim Robin Williams’ın rol aldığı filmi kaçırmamak için deyim yerindeyse kendimi yırttım. İsteğim üçüncü günün sonunda kabul edildi ve biletler alındı fakat tam bir hafta sonrasına.
O bir hafta boyunca her gün derste defterime filmin afişinde yazan yazıları , oyuncuların isimlerini karaladım durdum. Adeta kampa girmiştim film için. Zaman gelip çattığında ve arabaya oturduğumda heyecandan kekelediğimi hatırlıyorum. Hem ilk defa beyazperdede film izleyecek olmanın hem de Robin Williams’ı o dev gibi ekranda görecek olmanın heyecanı tarif edilemezdi.
90’ların televizyonla neredeyse yok etmek üzere olduğu sinema salonlarından biriydi Bakırköy Avşar Sineması. Hiç unutmam annem , babam , kız kardeşim ve kuzenimle sinemadan içeri girdiğimizde ”Herhalde sadece biz izleyeceğiz filmi” diye geçirmiştim içimden. Neyse ki salona girdiğimizde 60-70 kişi daha filmi izlemek için yerlerine oturmuşlardı.
Filmi bilen bilir , Robin Williams eşi tarafından terk edilen bir aktörü oynar Mrs. Doubtfire’da. Çocuklarını ve eşini görebilmek için kadın kılığına bürünür ve eve bakıcı olarak geri döner. Tarifi imkansız hislerle izledim filmi. Gözümü bir an bile perdeden ayırmadım. Herkesle beraber aynı sahnelere gülmek büyüleyiciydi. Sanırım hayatım o perdeye bakarken değişti de farkına varamadım.
Filmin ilerleyen dakikalarında annemin evde hazırladığı kaşar ekmekler yendi , meyve suları içildi. Hatta babamı tutmasak sigarasını tellendirecekti.
Filmden çıktığımda her gün ama her gün tekrar tekrar o büyük perdede Robin Williams’ı izleyebileceğimi söylemiştim de , babam ; ”Büyüyünce izlersin.” demişti.
Filme bir hafta kala okul defterime durmadan karaladığım filmin tanıtım cümlesinde şöyle bir şey yazıyordu ; ”Kahkaha atarken göz yaşlarınıza hakim olamayacaksınız.” Hakikaten de öyle olmuştu. Çok gülmüş , az da olsa ağlamıştım.