Jack Nicholson farzımisal Chinatown ile tanınmış, ünlenmiş olabilir, ama bizim kuşak onu daha çocukken izlediğimiz Joker karakteriyle tanıdı (Hayır, tabi ki itiraz kabul etmiyorum). Oyuncunun kariyerini sular seller gibi çalışıp yutmuş olmasam da aslında Jack Nicholson sinemanın eskilerinden, 50’lerden bugüne uzanan uzun bir sanat yaşamı var. Sıradışı bir sürü rolü olsa da yine de neredeyse tüm rolleri öyle ya da böyle “normal insanlar” olan Nicholson’ın, hem makyajında-kostümünde hem hikayesinde hem de karakterinde; yani komple sanatında “abartı” kullandığı başka bir rolü daha yok herhalde. Şöyle önemli bir sanatçı, böyle büyük oyuncu diye methiyeler düzecek değilim, ama bazı şeyleri belirtmek bir gerekliliktir; adama ne verseniz oynuyor hanımlar beyler. Batman’i sinemada Batman haline getiren filmin bu başarısı bittabi tesadüf değildi. Hem müzikal sahneleri hem de Joker’in “gülümseyen acımasızlığını” (belki de burada “psikopatlığını” demek daha doğru olabilir) Jack Nicholson’ın hafızalarımızdan çıkmayan bakışlarından başkası da tamamlayamazdı herhalde.
Halil İbrahim Erdoğan