ERIN BROCKOVICH (ABD, 2000)
‘Tatlı Bela’
3 çocuk annesi Erin’in başına bir trafik kazası gelir. Kazadan bir hayli yara almış olarak kurtulan Erin, kendisine çarpan adama karşı dava açar. Masry & Vititoe firmasında ortak olan Ed Masry avukatıdır ve ne yazık ki dava aleyhine sonuçlandığından dolayı Erin tek kuruş alamamıştır. Bu sebepten Ed’e sinirlenen Erin, Masry & Vititoe’ye giderek Ed’in kendisini işe aldığını söyler ve çalışmaya başlar. Erin beş parasız kalmıştır. Ed’i bu işe çok ihtiyacı olduğuna, çok çalışıp çabuk öğrenebileceğine dair ikna eder ve firmada dosyalama görevlisi olarak çalışmaya devam eder.
Bir gün kendisine dosyalaması için verilen belgeleri karıştırırken Hinkley California’da yasayan Donna Jensen’ın gayrimenkul davası dikkatini çeker. Pacific Gas and Electric Company (PG&E) adlı bir şirketin evlerini satın almak istediği davayla ilgili dosyada Donna Jensen’ın hastane raporları da bulunmaktadır. Buna anlam veremeyen Erin, Jensen’ları ziyarete gider. Donna vücudunda bazı tümörler bulunduğunu, eşinin de Hoçkin lenfomaya (bir kanser türü) yakalandığını anlatır ve şirketin tedavi masraflarını karşıladıklarını bu yüzden de tüm belgeleri aynı dosyada bir arada tuttuğunu söyler. Tedavi masraflarının karşılanmasının sebebinin de PG&E’in kullandığı ve sulara karıştırdığı tamamen güvenli bir tür krom türü yüzünden olduğunu anlatır. Zamanla Erin aynı bölgede yaşayan ve aynı tür ölümcül hastalıklara yakalanmış, hayatları alt üst olmuş birçok insanla tanışır ve hepsinin hikayelerinin aslında ortak bir paydada buluştuğuna kanaat getirir. Erin bundan kuşkulanır ve yaptığı araştırmalar neticesinde aslında PG&E’in söylediğinin tam tersine çok tehlikeli ve öldürücü bir krom çeşidi olan Krom 6’yı suya karıştırdıklarını öğrenir.
Kısa süre içerisinde, bu durumdan etkilenen tüm çevre sakinlerini toplayarak hikayelerini dinlemeye başlarlar. İfadelerini alıp, tek tek imzalatarak gayet büyük bir dosya hazırlarlar ve bu duruma karşı koymak için Ed ile birlikte hukuki bir mücadeleye girişirler. Elbette ki bu kadar büyük ve güçlü bir şirketle aşık atmak kolay olmayacaktır. Davayı ciddi bir konuma getirebilmeleri için PG&E genel müdürlüğünün Hinkley’de yaşanan durumu aslında bildiğine dair kanıtlara ihtiyaç duymaktadırlar. Gel zaman git zaman sürekli toplantılara katılan kısa boylu, zayıf, dışarıdan pek de güvenilir bir duruş sergilemeyen bir Hinkley sakini bir gün Erin’in yanına yaklaşır. Adam bir zamanlar PG&E’de belge imha işi yaptığını anlatır. Yakın zamanda kanserden kaybettiği kuzeninin de eskiden fabrikada çalıştığını söyler. Çok üzgündür ve konuşmaya ihtiyacı vardır. Belge imha işi yaptığı sırada eline geçen dokümanlardan bazılarını imha etmeyip, elinde tutmuştur ve bu dokümanlar tam da PG&E genel müdürlüğünün bu durumu bildiğini kanıtlayan yazışmaları belgelemektedir.
Dava sonucunda PG&E 333 milyon dolar ödemek zorunda kalmış ve bu miktar tüm mağdurlar arasında paylaştırılmış. Bu nedenle dava hala ABD’nin ses getiren davalarından biri olarak kalmayı sürdürüyor.
Hikayenin otobiyografik bir sinema filmi olması yerine tam anlamıyla bir belgesel olmasını tercih eder miydim bilemiyorum. Evet, mutlaka ki yetenekli aktörler konuyu seyirciye aktarmada çok başarılılar. Müzikler, sahneler etkileyici ve hikayenin ciddiyetini gostermede hızlı ve etkinler. Ama ben nedense yaşanmış olaylara dayanarak yapılan filmlerde gerçeğe uygunluk ve hikayenin doğru aktarımına takılıyorum biraz. Bu olayı birebir yaşamış kişilerden film hakkındaki yorumlarını duymayı merak ediyorum. Genelde de kimse filmden memnun kalmıyor.
Filmle ilgili olarak her ne kadar her şey tüm gerçekliği ile aktarılmış olsa da büyük bir kısmı yine de kurgulanmış ya da değiştirilmiş. Zaten öyle olmasaydı bir belgesel filmi izliyor olurduk herhalde. Örneğin Donna Jensen karakteri aslında yok ama gerçek hayat temel alınarak oluşturulan bir aile mevcut. Erin’in kazadan sonraki davasını üstlene avukat ise aslında Ed’in ortağı olan Vititoe.
Milyonlarca dolar para kazanan bir şirketin nasıl olur da insani değerlerden bu kadar uzak olup resmen cinayet işleyecek kadar duygusuz ve duyarsız olabileceğine şaşıp kalıyorsunuz. Üstelik PG&E kadar güçlü ve kurumsal bir şirketseniz her şeyin ortaya çıkması durumunda karşılaşabileceğiniz olası problemleri de önceden görüp ona göre önlemler almak kadar ince düşünüyorsunuz. Bu hikayede PG&E, krom 6 denilen son derece tehlikeli bir maddeyle, kasaba halkını uzun yıllar zehirlediğini biliyor ve suçunun üstünü örtmeyi tercih ediyor. Üstelik bu madde sadece maruz kalan bireyleri değil onların çocuklarını hatta onların da çocuklarını yıllarca tehdit edebilecek bir tehlike.
Dünyada kim bilir kaç bin tane benzer olay yaşandı bilmediğimiz ve halen yaşanmaya devam ediyor. Erin Brockovich, gerçek hayatta halen çevre kirliliği ve zehirlenmesi gibi durumlarla ilgilenmeye, mağdurların yanında olup seslerini duyurmaya ve mücadele etmeye devam ediyor. Hatta şaşırtıcı bir biçimde kendini yıllar sonra aynı zehirli maddenin Midland, Texas’ta bulunması sonucu yaşanan olaylara danışmanlık yaparken buluyor.
Gerçek Erin Brockovich
Bir röportajında filmden sonra hayatının büyük bir hızla değiştiğini anlatıyor. Örneğin üzerinde çalıştığı davaların veya projelerin daha çabuk duyulması ve daha çok dikkat çekmesi gibi konularda pozitif etkileri olmuş. Öte yandan Erin Brockovich olmakla ilgili o kadar çok meşgulmüş ki bazı ailevi problemler de beraberinde gelmiş. Şöhretin çocuklarına olan etkilerinden dolayı zor zamanlar geçirmiş. Hiç paramız yokken birden her şeyi satın alabilir duruma gelmiştik diyor yine aynı röportajında. Erin İstanbul’da da bulunmuş. 2009 yılında Garanti Bankası Özel Bankacılık Birimi’nin düzenlediği bir etkinliğe katılarak yıllardır verdiği çevre mücadelesini aktarmış dinleyenlere.
Steven Soderbergh genel olarak filmlerini keyifle izlediğim bir yönetmen. Çoğu zaman diyaloglar doğal ve abartısız. Sizi rahatsız edecek uzun ve süslü konuşmalar yok. Öyle ki filmin çekim aşamasında Julia Roberts’in Erin ile fazla tanışık ve samimi olmasını istememiş. Bilmeden de olsa onun mimiklerini kaparak daha az yaratıcı bir rol çıkaracağından ötürü korkmuş. 1989 yılında Cannes’da ‘Sex, Lies, and Videotape’ filmi ile festivalin en prestijli ödülü olan Palme d’Or’u (Altın Palmiye) aldıktan sora göz önüne çıkmış bir yönetmen Steven. Bilinen popüler ve favori yapımlarının arasında Magic Mike (2012), Contagion (2011), Ocean’s 11 (2001), Erin Brockovich (2000) var.
Filmin müzikleri kesinlikle çok keyifli, 12 Akademi Ödülü adaylığı bulunan Amerikalı besteci Thomas Newman tarafından hazırlanmış. Filmi izlerken adeta akıp giden ve hikayeyle bütünlük sağlayan melodiler duyuyorsunuz.