Yönetmen Gary Shore’un ilk uzun metrajlı filmi Dracula: Untold; klasik vampir hikayesine getirdiği tarihsel yaklaşımla türüne ait diğer filmlerden sıyrılmayı başarıyor.
İngiliz edebiyatının önemli yazarlarından Bram Stoker’ın 1897 yılında yayınlanan başyapıtı Drakula, konusunu 15. yüzyılda Eflak Prensi olan Voyvoda III. Vlad Tepeş hakkındaki efsanelerden alır. Gençliğinde Osmanlı tutsağı olarak yaşayıp sonrasında Eflak’a geri dönerek Voyvoda olan ve düşmanlarını kazıktan geçirdiği için Kazıklı Voyvoda olarak anılan Vlad Tepeş’in bir diğer lakabı Drakula’dır ve efsaneye göre Vlad bir vampirdir. Yazar Bram Stoker da bu efsaneden yola çıkarak 1890’lı yıllardaki Drakula’yı yazmıştır.
Dracula: Untold, Vlad Tepeş’in vampire dönüşme hikayesini bir tarih kesiti içinde ele alıyor. Bu açıdan hem tarihi hem de fantastik bir film olarak değerlendirebileceğimiz yapıtın yönetmeni her iki türün de avantajlarını kullanarak izleyicinin ilgisini ayakta tutacak bir film koyuyor ortaya. Dracula esasen bir fantazya kahramanı olduğu için, yönetmen gerçek kahraman ve olayları dilediği gibi şekillendiriyor. Filmin hikayesi gerçek kişi ve olaylarla temellendirildiği için de, hikayeyi az-çok bilen izleyiciler için güzel bir seyirlik çıkıyor ortaya.
Oyunculuklar konusunda müthiş bir başarıdan bahsetmek mümkün olmasa da, film ortalama performanslarla iyi bir şekilde kotarılmış. Yönetmen, ilk işi olmasına karşın, aynı türdeki başarılı filmleri aratmayacak sahne ve çekimlerle gelecek vaat etse de; savaş-aksiyon sahnelerinde maalesef sınıfta kalıyor. Senaryo konusunda ise çok fazla bir beklentiye girmemek gerekiyor: çoğu yerde tahmin edilebilir olarak gidiyor ve klasik Hollywood kahramanı örgüsünü taşıyor.
Ana akım kültürde önemli bir yere sahip vampirleri hem efsane ve edebiyata, hem de gerçek tarihe dayandırarak işleyen Gary Shore’un, avantajlarını iyi kullandığı ve iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Dracula: Untold, türün meraklıları için hem farklı hem de ilgi çekici bir film.
