BENİ ASLA BIRAKMA

Ne yapış yapış bir aşk hikayesi bu, ne de seyirci ağlasın diye acıma duygularına dokunan bir dram. Sapasağlam bir aşk anlatılan ve her sahnesinde hüzünlendiren bir senaryo, hüzünlü karakterler, bu karakterleri yaşarmışçasına canlandıran oyuncular. Öyle ki filmi yazmak için bilgisayarın başına geçtiğimden beri içimde bir hüzün var. Beni Asla Bırakma her yönüyle anlatmaya, izlemeye değer bir yapım.

Hayatı, dünyayı, insanlığı sorgulamayı dert edinmiş herkese hitap eden bir film Beni Asla Bırakma. Bazı insanların daha uzun yaşamasını sağlamak amacıyla klonlanan insanların, çocukluktan itibaren sağlıklı yetiştirilmelerindeki tek amaç hayatları pahasına organlarını vermeleri. Kaderlerine isyan edip mücadele etmektense, onlara öğretileni sessizce kabullenip zamanlarının gelmesini bekleyen bu çaresiz insanların yapabileceklerini umdukları tek şey ise kaçınılmaz sonlarını sadece biraz ertelemek.

Kazuo Ishiguro’nun aynı adlı romanından uyarlanan Beni Asla Bırakma çarpıcı bir bilim kurgu filmi. Ancak her ne kadar bilim kurgu olarak sınıflandırılabilecek olsa da naif bir aşk hikayesiyle sunulmuş ağır bir dram aynı zamanda. Oyunculuklardan mekanlara, müziklerden kullanılan ışıklara kadar, ruhumuzun derinlerine işleyen bir insanlık dramı. Yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi, dünyayı sorgulatan, işin sonunda da en babayiğidimizin bile göz yaşlarını tutamayacağı bir hikaye. Kelimeleri anlamsız kılacak kadar duygu yoğunluğu yaşatan filmde, Andrew Garfield ve Carey Mulligan filmin izleyiciye neredeyse kusursuz aktarılmasının mimarları. Kathy’e hayat veren Carey Mulligan, masum yüz ifadesi ve dirayetiyle filmin en önemli karakteri. Her saniyesinde hissedilen kasvetli havayı ekranda görünmesiyle derin bir hüzne çeviriyor. Acısını da aşkını da hiçbir şey söylemesine gerek kalmadan, sadece bakışlarıyla anlatabiliyor Kathy. Andrew Garfield’ın bedeninde can bulan Tommy ise içinde yaşattığı çocuğun heyecanıyla hareket ediyor. Zıt karakterler gibi görünseler de birbirlerine öyle yakışmışlar ki, gözünüzü bir an olsun onlardan alamadığınız gibi, hikayeden de bir an olsun kopmuyorsunuz. Beni Asla Bırakma her yönüyle mükemmele yakın bir film olmasının yanında iki büyük oyuncunun sinema tarihine bıraktığı büyük birer ayak izi aynı zamanda. Kathy ile Tommy’nin aşkının üçüncü tarafı olan Ruth’u canlandıran Keira Knightley, rolünün hakkını verse de Andrew Garfield ve Carey Mulligan’ın yanında sönük kalıyor.

Yaşama hakkımızın kendi elimizde olmasının değerini, yaşama hakkı başkalarının elinde olan insanları görünce daha iyi anlıyoruz. Beni Asla Bırakma insanlığa ders niteliğinde bir film. İzlenmeli ve her izlendiğinde yeniden kim olduğumuzu sorgulatmalı.

Diğer Yazılar: Ahmet B.
Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı
Özellikle ben ve benim gibi çizgi roman severler, Marvel’ın 2008 yılında Demir...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir