Esra Saydam ve Nisan Dağ ortak imzalı Deniz Seviyesi, ümit verici başlayan ancak yarıdan sonra farklı konusunu sıradan bir aşk filmi kurgusunda yitiren, buna rağmen görüntü yönetimi ile mest eden bir yapıt.
Gençliğinde bir anda Amerika’ya öğrenci olarak giden Damla (Damla Sönmez), mezuniyet sonrasında da orada kalır ve bir Amerikalı ile evlenir. Eşi Kevin (Jacob Fishel) hamile olan Damla’nın keyfini yerine getirmek için onu çocukluğunun geçtiği Ayvalık’a getirir. Burada Damla’nın eski sevgilisi Burak (Ahmet Rıfat Şungar) ile karşılaşmalarıyla eskide yaşananlar tekrardan anımsanacaktır.
Açılış itibariyle oldukça güçlü başlayan film, Amerika sahneleri ve karakterler hakkında verdiği ipuçları ile oldukça heyecanlandırsa da, tempo ortalara doğru epey düşüyor. Oldukça derin oluşturulmuş gibi sunulan karakterlerin bir anda daha önceki sahnelerle çelişen davranışlarda bulunmaları, toplu konuşmalarda oldukça doğal ilerleyen repliklerin ikili diyaloglarda havada kalmaları ve Damla ile Burak arasındaki sevginin bir ergen aşkı filmi tadında sunulması ile film kötü bir kapanış yapıyor. Örneğin filmin başında karnındaki bebeği düşünmeden içki ve sigara içen bir sorumsuz anne olarak sunulan Damla, filmin geri kalanında kapüşonlu hırkasının kollarını çekiştiren, sıkıcı ve depresif bir karaktere dönüşüyor. Yine aynı şekilde Kevin’in oldukça tutarsız bir karakter olarak yazılmış olması zaman zaman filme odaklanmayı zorlaştırıyor. İzleyiciye aktarılan gerilimin herhangi bir yere bağlanmadan bir anda bitirilmesi de filmin eksi yönlerinden olmuş. Filmin tepe noktası olan maç sahnesi, açılıştan itibaren bir şeyler olmasını bekleyen seyirciyi doyursa da, film bu sahne sonrasında kurgunun iyiden iyiye basit bir aşk filmine çevrilmesi ile benim gözümde maalesef başarısızlıkla sonuçlanıyor.
Çekildiği ortamın hakkını sonuna kadar veren film, görüntü konusunda büyük bir alkışı hak ediyor. Özellikle Damla ve Burak’ın aşklarını yeniden anımsadıkları koy sahnesindeki ve Damla’nın Burak’a veda ettiği sahnedeki ışık kullanımları; o atmosferi müthiş bir şekilde aktarmayı başarıyor. Maç sahnesi de hem kurgu, hem oyunculuklar hem de görüntü yönetimi açısından çok başarılı. Oyunculuklarda sıkıntı yaşamayan film, özellikle çocuk oyuncuların doğallığını çok iyi kullanmış.
Deniz Seviyesi; elindeki avantajları da kullanarak müthiş bir film olabilecekken, seyirciyi “aşk”a inandırmaya çalışırken yorgun düşerek kendi ayağına sıkan bir film olmuş. Buna rağmen Türk sinemasında sıkça görmeye alışkın olmadığımız derecede iyi kotarılmış film. Saydam ve Dağ’ın isimlerini önümüzdeki yıllarda tekrar tekrar duyacağımızı tahmin etmek zor değil.
İyi seyirler.