2005 yılında görücüye çıkan müzik grubu AaRON, ’’U-Turn (Lili)’’ adlı parçalarıyla hafızalara kazınmıştı. Bu şarkının ortaya çıktığı günlerde Philippe Lioret’in yönetmenliğini yaptığı, Türkçe karşılığı Benim İçin Üzülme olan ‘’Je Vais Bien, Ne t’en Fais Pas (Don’t Worry, I’m Fine, 2006)’’ filmi vizyona girdi. AaRON grubunun ilk albümlerinde yer alan U-Turn (Lili) ve Mister K. parçaları filmin müzikleri arasında yer aldı ve hem bu şarkılar hem de film büyük yankı uyandırarak farklı sanat dallarının nasıl bütünleştiğine örnek teşkil ettiler. Lili’nin, hem şarkıda hitap edilen kızın hem de filmde ana karakterin ismi oluşu bu bütünlüğün etkisini artırdı. Şarkı sözleriyle filmin senaryosunun paralelliğinin dramatik etkiyi artıran en büyük neden olduğunu söylemek ise yanlış olmaz.
Filmlerinde orta sınıftan kentli insanların içsel dinamiklerini, kendilerini arama süreçlerini, sıkışmışlıklarını ve vicdani yolculuklarını olduğu gibi aktaran Parisli yönetmen Philippe Lioret, Je Vais Bien, Ne t’en Fais Pas filminde tüm samimiyetini ortaya koyuyor. Senaryo, İspanya tatilinden evine dönen Lili’nin (Melanie Laurent), ikiz erkek kardeşi Loic’in ortadan kaybolduğunu öğrenmesi üzerine endişelenerek anne ve babasını suçlaması, kendisine haber göndermeyen kardeşini telaş içinde araması ve yaşadığı psikolojik sorunlar etrafında şekilleniyor. Güya Loic’le tartışarak onun evden ayrılmasına neden olduğuna inandığı babasını suçlayan Lili, yaşadığı acıdan boşluğa düşüp kendini kaybederek yemek yemeyi reddediyor ve psikiyatri hastanesine yatırılıyor. Bu süreçte en iyi arkadaşı Lea (Aissa Maiga) ve Lea’nın erkek arkadaşı Thomas’tan (Julien Boisselier) destek alarak acılarını atlatmaya çalışıyor. Onu yaşayanlar diyarına döndüren şey ise kardeşinin gönderdiği ve babasının doktorların itirazına rağmen kendisine ilettiği ‘’Benim için üzülme’’ yazılı mektup oluyor. Lili psikiyatri kliniğinden çıktıktan sonra da her biri farklı bir yerden yazılan mektuplar, bir müzisyen olarak yoldaki yaşamını anlatan kardeşinden gelmeye devam ediyor.
Sevgiden Doğan Sessiz Fedakarlık
Aile ilişkilerini saf bir sadelikle aktaran sürprizlerle dolu bu film, Lili’nin öz farkındalığına giden bilinmeyenlerle dolu yolda ilerlerken diğer taraftan babanın bakış açısını da sunarak senaryoyu tahminlerin dışına incelikle kaydırıyor. Başta nefret duyulan bazı karakterlerin sonradan sevilmesi, olay örgüsünü düz bir çizgiden çıkararak filmi daha tempolu hale getiriyor. İnsanın sevdiği kişiyi korumak için yaptığı fedakarlıkların beklenmedik sonuçlarını yansıtmak amacı da güden film, bir nevi empati duygusunu da hissettirmeye çalışır. Bu çerçevede, babanın, kızı Lili’yi acı bir kaybın etkisinden koruma yöntemi, Lili’nin kendisini bırakmasına neden olarak yıkıcı bir etki yaratır. Ancak soğuk bir karaktere sahip olan babası tarafından korunmaya çalışıldığını anlayan Lili, babasının sevgisi sayesinde iyileşerek yaşama iradesini yeniden kazanır. Philippe Lioret, kişisel keşif, aile dinamikleri, dostluk ve keder hakkında çok katmanlı bir drama hazırlamış. Düşük bütçeli olmasına rağmen seyirciye ayna tutarak minimal estetikli görüntüler üzerinden iz süren film, yirminci yüzyıl Fransız sinemasında özel bir yer edinmiştir.
Müzikten Filme: Lili
Film boyunca duyduğumuz U-Turn (Lili) şarkısının sözleriyle filmin senaryosu arasındaki ilişkiye değinmekte de fayda var. Senaryoda Lili’ye olan sevgisini gölgelerin arasından gösteren baba, kızının üzülmemesi için elinden gelen fedakarlığı yapıyor ve olay örgüsünü beklenmedik boyutlara taşıyor. Şarkı sözlerinin bir kısmı ise bu konuya adeta referans sağlayarak dramatik etkiyi artıyor: ‘’İleriye atacağın her adımda / Karşına çıkacak her sorunda / Ben olacağım senin yanında. / Ortasından geçeceğin her sokakta / Evvelinde bulunmadığın mekanlarda / Ben olacağım senin yanında.’’ Baba, kendince Lili’nin yaşama iradesini kaybetmemesi için yöntemler geliştirerek kardeşinin yokluğunu ona hissettirmemek istiyor ancak yöntemleri göreceli olduğu gibi Lili üzerinde hem yıkıcı hem de yapıcı etki oluşturuyor. Şarkı sözlerinden başka bir kısmı da bu duruma vurgu yapıyor: ‘’Bir busedeki göz açıp kapanmada bulacağız cevabı / İt tüm korkularını gölgelerin derinlerine / Benzeme sakın renksiz bir hayalete / Çünkü hayatın en güzel resmi senin içinde.’’
AaRON grubunun U-Turn (Lili) haricinde Mister K. şarkısı da filmde yer alıyor. Bu şahane müziklerin yerinde kullanımı filmin etkisini artıran ve puanını yükselten en büyük etkenlerden biri. Gerçekleri haykıran, umut veren ve teselli edici etkiye sahip bu müzikler, seyircinin Lili ile empati kurma duygusunu da kuvvetlendiriyor. Film bitince seyircinin karakterinde ve duygularında küçük değişimlerin oluşması olasılığı da olabilir.
Olivier Adam’ın romanından uyarlanan Je Vais Bien, Ne t’en Fais Pas filminde dramatik etki yüksek evet, ancak yönetmen Philippe Lioret bu etkiyi abartıya kaçmadan o kadar sıcak ve insancıl uyarlamış ki seyircinin karakterle derin bir bağ kurmaması çok zor görünüyor. Bu tarif etmesi zor, deneyimlenmesi gereken filmde bazı ayrıntılar pek tutarlılık göstermeyebilir ama sonuçta hayat her zaman çok net değil. Film, evlat acısını ve sevgisini ele alırken bıraktığı etki açısından İtalyan yönetmen Nanni Moretti’nin 2001 yapımı Altın Palmiyeli filmi La Stanza Del Figlio’yu da anımsatıyor. Duru güzelliği, çaresiz ve kederli bakışlarıyla filme seviye atlatan Melanie Laurent, Lili’yi canlandırdığı performansıyla Cesar Umut Vadeden Kadın Oyuncu Ödülü’nün sahibi oldu. Baba rolünde başarılı bir performans sergileyen Kad Merad ise Cesar En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanmıştı. Karakter odaklı, ters köşeye yatıran, gerçekçi ve dramatik Fransız romantizmini sevenler Je Vais Bien, Ne t’en Fais Pas dahil Philippe Lioret’in tüm filmlerinde aradıklarını bulabilirler.