Al Pacıno Seçkisi

İlk gösterildiğinde tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olduğu hemen anlaşılan; eleştirmenlerden ve seyircilerden tam not alarak “hakkı gelecekler kuşaklar tarafından teslim edilen filmler güruhuna dâhil olmayan iyi filmler” listesine adını yazdıran The Godfather, en iyi erkek oyuncu dalında Marlon Brando’ya –ki ödüle uzandı- yardımcı oyuncu dalında da Robert Duvall, James Caan ve Al Pacino’ya – hepsini, Bob Fosse müzikali Cabaret’te oynayan “Who is the f.cking Joel Grey”, yazarken bile sinirden ellerim titredi, alt etti- Oscar adaylığı kazandırarak “oyuncu yönetimi” noktasında antolojilere geçecek kadar kuvvetli bir eser olduğunu da dosta düşmana gösterdi. En iyi erkek oyuncu yerine yardımcı oyuncu dalında aday gösterilmesine –haklı olarak- kızıp törene gelmeyen Pacino, ortalığı kasıp kavuran ve ilkinden de iyi olan ikinci filmde de umduğunu bulamadı ve uzun yıllar boyunca karşılaştırılacağı ana rakibi (Doğum günü olmasa rakibinin kendisinden daha iyi bir oyuncu olduğunu vurgulardım mutlaka.) Robert De Niro yardımcı oyuncu dalında heykele uzanırken kendisi törenden eli boş döndü. O kadar da beğenilmemesi anlaşılabilir olsa da gayet iyi olan üçüncü filmde de makûs talihini yenemeyince Scent of a Woman gibi bir filmle heykele uzanma utancının yüzüne çalınmasına ses edemeyen Pacino’nun sinema tarihine damga vurmuş koca bir serinin asli ve en değerli unsuru olduğunu, Corleone ailesinden ziyade 50 yıllık “temiz bir hayat” hayalini gerçekleştirecekken kaderiyle yüzleşip onu kabul etmek zorunda kalan Michael’ın hikâyesini izlediğimizi tekrar vurgulamaya gerek yok.  Carlito zirveyse, Michael da onun birkaç metre altıdır.

Tanju Baran

Diğer Yazılar: FikriSinema
KAPTAN PHILIPS REPLİKLER
Sorun benim konuşuyor olmam değil, sorun senin dinlemiyor olman.
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir