94. OSCAR ÖDÜLLERİ KAZANAN TAHMİNLERİ

Nihayet bir Oscar sezonunun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Gelinen aşamada BAFTA, Altın Küre, PGA, SAG, Critics Choice başta olmak üzere tüm Eleştirmen ve Sektör Birlikleri ödüllerini dağıttığı için ve ben de aday tüm filmleri izlediğim için rahatlıkla fikirlerimi aktarabileceğim. 10 maddede bu yılın Oscar kazanacakları için düşüncelerimi ifade edip en altta da toplu bir şekilde tüm kategoriler için -kısalar hariç- tahminlerimi koyacağım. Vakit kaybetmeden başlayalım.

1. En iyi Film: Asıl konuya geçmeden önce Oscarları yakından takip eden herkesin bildiği birkaç hususa değinerek başlamak istiyorum. Geride kalan 94 yıllık Akademi tarihine bakıldığında 2016 yılında bir kırılma yaşandığını görmek zor değil. Bu yıla kadar biçimsel açıdan ana akım, içerik yönünden de ayrıksı konulardan olabildiğince kaçan filmlerin onlarca yıl en iyi diye seçildiğini ve pazarlandığını rahatlıkla görebiliriz. Yaşlı, beyin fonksiyonları artık yavaş işlediğinden çağa bir türlü ayak uyduramayan, beyaz, erkek, geleneksel ve hatta faşist üyelerin tahakkümü altındaki bu dünyanın en popüler sinema kurumu Oscar Akademisi, nihayet yıllarca yapılan eleştiriler üzerine dönemin yoğun politik ikliminin de etkisiyle silkinmeyi başardı ve ani reaksiyonlar gösterek çağa ayak uydurarak bir dizi reformu kademeli bir şekilde yıllara yayarak güncellendi ve yenilenmeye devam ediyor. Ve 2016’dan bu yana en iyi film ödülü alan filmlerin çoğu hala ana akım ama dile getirilen konular, eski Oscar alışkanlıklarının çok daha ötesinde. Ve edinilen bu yeni alışkanlıktan vazgeçmek de artık zor diye düşünüyorum. Gel gelelim bu yıl ki yarışa. SAG’dan sonra PGA’nın da CODA’yı tercih etmesi, filmi bir anda The Power of the Dog’ın asıl rakibine dönüştürmüş oldu. Evet artık ne Belfast, ne de King Richard asıl yarış atı değillermiş aslında. CODA inanılmaz akıcı, basit, eğitici, duygusal, herkese kendisini çok rahatlıkla sevdirebilecek bir “kendini iyi hisset” filmi. Ana akım izleyici yığınını peşinden bu kadar rahat sürüklemesinin sebebi de bu. Kolay lokma olması ve iyi hissettirmesi. Gerçek hayatta da duyma engelli olan oyuncular oynuyor. Herkesin tav olduğu nokta da burası. Ayrıca filmin yönetmeni de kadın. Daha ne olsun! Ancak karşısında da usta bir kadın yönetmen Jane Campion’ın son harikası The Power of the Dog var. Film, CODA gibi basit numaralara sahip bir formül film değil öncelikle. Aksine izlemesi yer yer zorlayabilen, rahatsız edici bir film. Filmin özellikle heteronormatif ve ataerkil düzenin vazgeçilmez film türü olan western türünü araç olarak kullanarak “gerçek erkeklik” olgusuyla bir piyon gibi oynaması, güç kavramını ele alırken türü temsil eden güçlü ve maço ana karakteri “his”lerle alt etmesi ve yenilgiye uğratması sinema dünyası ve özellikle Oscar Akademisi için oldukça yenilikçi bir tavır. Bir western film izliyorsanız gerçek güçlü ve kahraman bellidir normalde. Ama Campion türün alışagelen bu tavrını terse çevirmiş ve anti kahraman yaratmayı başarmış. Film, Venedik’te gösterilip ödül aldığından bu yana favori pozisyonundaydı zaten. Neredeyse tüm yerel eleştirmen ödüllerine ambargo koydu. Altın Küre, BAFTA gibi ağır topları kazandı ancak SAG engeline takıldı. Yetmedi PGA’dan ambargo yedi. Oyuncular Birliği (SAG) her zaman abartılı, duygusal, manipülasyona açık filmler tercih etti, bu nedenle bu tercihlerine pek şaşırmamak gerekir ama Oscar’la çok daha uyumlu olan PGA’nın CODA tercihini ben tamamen Netflix faktörüne bağlıyorum. Oline izleme platformlarının sinemayı bitireceği korkusu maalesef geçemedi. Ayrıca Akademi’nin 6-7 yıldır geçirdiği kurumsal değişiklik sonuçta PGA için geçerli değil. Bunu unutmamakta fayda var. Sonuç olarak ben Akademi’nin 2016’dan beri bir şekilde devam eden yenilikçi ruhunu devam ettireceğini düşünüyorum. Özellikle son yıllarda alınan uluslararası üyelerin de etkisiyle The Power of the Dog mutlu sona ulaşacaktır. CODA 20 yıl, hatta 10 yıl önce en iyi film ödülü alabilirdi. Ancak değişen, her yıl yenilenen, gün geçtikçe üstüne koyan bir kurum olan Oscar Akademi’si için CODA, modası geçmiş çok basit kazanan olur.

2. Yönetmen: Jane Campion’ın almadığı ödül yok. DGA, BAFTA, Altın Küre dahil neredeyse tüm eleştirmen birlikleri tek bir adreste buluştu. Fitili ateşleyen tabii ki Venedik’ten gelen ödül. Diğer dört adayı telafuz etmek bile gereksiz. Bu arada Oscar tarihinde yönetmen ödülü kazanan üçüncü kadın olmuş olacak Campion!

3. Kadın Oyuncu: Tüm kategorilerin en belirsizi. Hangisi kazansa sürpriz sayılmaz. Gerçi yarışın en zayıf halkası Penelope Cruz bana kalırsa. Zaten bir Oscarı var ve filmi Parallel Mothers’ın yeterince Akademi üyesi tarafından izlendiğini düşünmüyorum. Kalan 4 aday için bir strateji belirlemek gerçekten zor. Jessica Chastain SAG ve Critics Choice, Nicole Kidman Altın Küre ödülünü kaparken, Kristen Stewart eleştirmen birliklerinin favorisi idi. Önemli bir ödül kazanmayan Olivia Colman’a ise son zamanlarda Akademi içerisinde etkisi iyice artan feminist camianın desteği tam. Ve Colman inanılmaz sevilen bir aktris. Kategorideki tüm adayların ortak noktası şu: Hiçbirinin filmi En İyi Film ödülüne aday değil. Nicole Kidman’ın özellikle oynadığı karakteri düşündüğümüzde Akdami üyesi yaşlı grupların favorisi olacağı kesin ancak bunun yeterli olacağını düşünmüyorum. Kristen Stewart’ın sezon başındaki etkili fırtınası öyle bir dindi ki, neredeyse kıl payı Oscar adaylığı alabildi. Her ne kadar eleştirmenlerin favorisi olsa da kaç eleştirmen Akademi üyesi var ki! Elensin. Ben de rüzgara kapılıp Jessica Chastain kazanır diyeceğim galiba. Oynağı karakteri seven bir kesim var, kendisini seven bir kesim var, ağır makyaj altında çığlık atabiliyor -biliyorsunuz Hollywood buna oyunculuk diyor-, bu saç & makyaj ekmeğinden kaç milyon oyuncu Oscar kazandı biliyoruz, hatta Ingmar Bergman başyapıtlarından Scenes from a Marriage’in yeniden çevrimindeki performansı bile oy verilirken artı değer kazandırabilir. Chastain’e çelme takabilecek yegane ismin de sadece ve sadece Queen Colman olacağını düşünüyorum. Çünkü kadının öyle bir aurası var ki, sinema dünyasının şu an en çok takdir edilen oyuncusu olabilir. Hadi bilemedim ikincisi olsun!

4. Erkek Oyuncu: Geçen yıl yaşanan Chadwick Boseman / Anthony Hopkins vakasının bir benzerini yaşayacağımıza çok inandırmıştım kendimi. Taa ki İngiliz film akademisi BAFTA’yı bile Will Smith alınca Benedict Cumberbatch için biraz fazla uçtuğumu farkettim. Gerçi Akademi’nin çiçeği burnunda uluslararası yeni üyelerinin fazla olması kesinlikle Benedict Cumberbatch’in ekmeğine yağ sürecektir. Ama bu yağın gramajını tahmin etmek zor. Bakarsınız en büyük sürpriz burada yaşanır ve Will Smith de, temsil ettiği mizojinist tarihi karakter de dibi boylar. Sadece bir dilek.

5. Yardımcı Kadın: Gecenin en garanti ödülü. Ariana DeBose!

6. Yardımcı Erkek: Kodi Smit-McPhee’nin engellenemez diye düşündüğümüz ödülü birden yön değiştirip Troy Costur’un kucağına düştü. Sezon boyunca tüm eleştirmen birliği ödüllerini alıp devamında Altın Küre’de de kazanan McPhee, bundan sonra kabuğuna bir çekildi, çekiliş o çekiliş. BAFTA, SAG ve Critics Choice kazanan CODA’nın dinamosu Kostur’u durdurabilmek neredeyse imkansız artık. Kişisel favorim hala Kodi Smit-McPhee ancak Kostur’dan da şikayetçi değilim.

7. Özgün Senaryo: Yine kafası karışık kategorilerden biri. Belfast Altın Küre ve Critics Choice, Licorice Pizza BAFTA, Don’t Look Up ise WGA (Senaristler Birliği) ödülünü kazandı. Zaten özgün senaryo Oscar’ı da bu filmlerden birine gidecektir. Paul Thomas Anderson gibi muazzam bir yönetmen ve senaristin bu güne kadar hiç Oscar kazanamaması Akademi için büyük bir utanç açıkçası. İnanılır gibi değil. Bu durumdan rahatsız pekçok Akademi üyesi olduğunu düşünüyorum. Ödüle bu kadar yaklaşmışken artık geri çevirmezler herhalde. Ancak öbür yandan Netflix sayesinde neredeyse herkesin izlediği ve pozitif tepkiler verdiği Don’t Look Up’ın büyük bir tehdit olduğunu kabul etmek gerekiyor. Belfast’a gelince film favorilerden biriyken o kadar çok kan kaybetti ki, artık esamesinin bile okunacağını zannetmiyorum. Gönlümüz Anderson’dan yana.

8. Uyarlama Senaryo: En İyi Film için yarışan iki büyük favori burada da büyük bir rekabet veriyor. Oscar tarihinde şu hep olmuştur: En iyi Filmi alan yönetmen ya da senaryo ödüllerinden birini mutlaka alıyor. Bu şu anlama geliyor; senaryo ödülünü The Power of the Dog alırsa CODA’nın tüm hayalleri suya düşmüş olur ancak aksi gerçekleşirse son dakikaya kadar en büyük ödülün sahibini öğrenemeyeceğiz. The Power of the Dog Chritics Choice’u, CODA da BAFTA’da mutlu sona ulaştı. Senaristler Birliği ise, The Power of the Dog’u aday etmediği için -Jane Campion birlik üyesi olmadığı- CODA rahatlıkla ödülü kaptı. CODA’nın burada ağırlığı açıkça hissediliyor. Ancak sanırım yine duygusal davranıp The Power of the Dog yönünde oy kullanacağım. Çünkü The Power of the Dog sadece film-yönetmen ödülü ile geceyi bitiremez. Senaryo ile birlikte en azından üçleme yapması gerekiyor. Hissiyatım da dileğim de bu yönde.

9. Dune’un ödülleri: Dune bu yılın teknik harikası ve öyle zannediyorum ki sadece teknik harika ile kalmayıp rakip olduğu dallarda The Power of the Dog’dan sinematografi, müzik ve hatta kurgu, Nightmare Alley’den de prodüksiyon tasarımı ödüllerini alacak gibi duruyor. Bunların yanında garanti ödülleri ses ve görsel efekt de eklenince tam 6 ödül olacak. Kurgu konusunda çok emin olmadığım şerhini koyayım tabii ki. Kurgu dalında tick, tick…BOOM!’a dikkat etmek gerekiyor. Filmin işlek kurgusu, Dune’un hantal kurgusuna tercih edilebilir gayet. Ancak ses kategorisindeki Dune hakimiyeti burada Dune’a epey yardımcı olacaktır. Malum, son yıllarda kurgu-ses ödülleri paket halinde verilir oldu. Dune’un nasıl bir başarı göstereceğini çok merak etmeye devam edip köşeme çekileyim. Bu arada kostüm tasarımında Cruella, şarkıda No Time to Die, saç&makyajda da The Faye of Tammy Faye konusunda konsensus oluşmuş durumda.

10. Flee’nin bedbahtlığı: Öncelikle Flee muhteşem bir film ve muazzam bir başarı göstererek aday olduğu uluslararası film, belgesel ve animasyon dallarından birini kazanmayı hakkediyor. Uluslararası filmin Drive My Car, animasyonun Encanto’ya gideceğini düşünürsek tüm umutlar belgesel dalına kalıyor. Açıkçası burada ipler daha gevşek gibi duruyor. Rakibi Summer of Soul Critics Choice, PGA ve BAFTA’yı kazanırken Flee belgesel ödülleri olan IDA ve CEH’i aldı. Ben umudumu koruyup biraz da insanlar bu kadar kalpsiz olamazlar deyip vicdanlarına mahkum bir şekilde köşeme çekilip susmak istiyorum.

 

20 kategoriden oluşan Oscar kazanan tahminlerim:

FİLM                                     : The Power of the Dog

YÖNETMEN                                   : Jane Campion (The Power of the Dog)

KADIN OYUNCU              : Jessica Chastain (The Faye of Tammy Faye)

ERKEK OYUNCU             : Will Smith (King Richard)

YARDIMCI KADIN           : Ariana DeBose (West Side Story)

YARDIMCI ERKEK         : Troy Costur (CODA)

ÖZGÜN SENARYO                       : Licorice Pizza

UYARLAMA SENARYO  : The Power of the Dog

SİNEMATOGRAFİ                        : Dune

KURGU                                : Dune

PRODÜKSİYON TASARIMI: Dune

KOSTÜM TASARIMI       : Cruella

MÜZİK                                 : Dune

ŞARKI                                  : No Time to Die

SES                                        : Dune

SAÇ VE MAKYAJ             : The Eyes of Tammy Faye

GÖRSEL EFEKT               : Dune

ULUSLARARASI FİLM   : Drive My Car

ANİMASYON                      : Encanto

BELGESEL                         : Flee

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir