Kanlı Spaghetti Django
1960’lı yıllarda Avrupa’da İtalyan yapımcı ve yönetmenler tarafından üretilen Western filmler bu döneme damgasını vurmuş, Spaghetti Western olarak adlandırılmışlardır. Usta yönetmen Sergio Leone; İyi, Kötü ve Çirkin, Bir Avuç Dolar gibi hafızalarımıza kazınmış filmleri ile bu türün saygın örneklerini üretmiştir.
Tarantino Spaghetti’nin sosunu intikam, kan ve özgürlük ile yoğurup Zincirsiz (Django The Unchanied) ile karşımıza çıkıyor. Amerikan İç Savaşı öncesi Güney’de 1858 yılında geçen filmin esin kaynaklarının çıkış noktası, şüphesiz Spaghetti Western filmleri ve siyah sömürü filmleri (Blaxploitations). Sergio Corbucci’nin yönettiği, efsane İtalyan oyuncu Franco Nero’nun başrolde yer aldığı ve sonradan orijinal film ile alakası olmayan sayısız taklidinin çekildiği Django(1966) filminin ve kölelerle dövüşmesi için eğitilen bir başka köleyi anlatan 1975 yapımı Mandingo filminin Tarantino’nun Django’sunun ilham kaynakları oldukları söylenebilir.
Tarantino’nun Sergio Corbucci’nin evreninden esinlenerek yaratığı film, birbirlerine zincirle bağlanmış kölelerden ve satıcılarından oluşan bir kafile ve bu kafilede yer alan Django (Jamie Foxx) ile bizi karşılıyor. Zincirsiz’in Amerikan tarihinde önemli bir yere sahip olan köle ve sömürge olgularını temel alan ve bu konuya dikkat çekmek isteyen bir film anlayışıyla hazırlandığını söylemek yanlış olurdu fakat tamamen bu kavramları yok sayan bir film de izlemiyoruz. Django’nun karakterine yüklenen anlam ile böyle hissetmeye başlıyor, özünde iyi ile kötü arasındaki mücadeleye siyahlara uygulanan şiddet ve kölelik motifleri ile Tarantino penceresinden bakıyoruz.
Django’nun Carrucan Çiftliğindeki eski efendileriyle geçmiş hesaplaşmaları ve içinde beslediği nefret, onu Alman asıllı ödül avcısı Dr. King Schultz (Christoph Waltz) ile ortak bir noktada buluşturuyor. Özgürlüğü karşılığında ödül avcısı Dr.King Schultz’a çok iyi tanıdığı Brittle kardeşlerin neye benzediklerini gösterecek olan Django, bu görevde Schultz’a yardım etme teklifini kabul edecektir.
Christoph Waltz’un mükemmel oyunculuğu, kendisinin de bir Spaghetti Western türü hayranı oluşu, filme ekstra katkıları kesinlikle kendini hissettiriyor. Tarantino filmlerinde aynı oyuncularla çalışmayı seven hatta karakterlerini aklındaki oyuncularla bütünleştirip bazen sadece onlara özel sahnelerle filmi süsleyen bir yönetmen. Soysuzlar Çetesindeki performansı ile de adından söz ettiren aktör Christoph Waltz, Dr. Schultz rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Soğukkanlı, yeri geldiğinde acımasız ama bir o kadar da sevecen bir karaktere bürünen Christoph Waltz, Django’yu canlandıran Jamie Foxx ile mükemmel bir uyum sağlayarak tekrar etkileyici bir performans izlettirmeyi başarıyor.
Tarantino’nun diğer bir özelliği de filmlerinin içerisine; önceki filmlerine ait karakterler, materyeller vb. serpiştirmesi. Kill Bill 2’de Meşhur Gelin-Beatrix (Uma Thurman)’in diri diri gömülüp tabuttan çıkmaya çalıştığı sahne öncesinde, kazılan mezarın hemen başucundaki mezar taşına dikkatli bakarsanız Schultz ismini görebilirsiniz. Mezarda yatan kişi Dr. King Schultz değil, onu terk eden ve 1859 yılında yalnız başına ölen eski karısı Paula Schultz’un ta kendisi.
Django ve Schultz’un Brittle kardeşleri buldukları çiftlik sahnesinde Jamie Foxx’un giymiş olduğu o harika kıyafetin de Thomas Gainsborough’un 1770 yılında yaptığı mavi çocuk adlı yağlı boya tablodan esinlenerek hazırlandığını söylemek gerek.
Dr.Schultz ile birlikte ödül avcılığında iyi bir ikili olup kendisini geliştiren Django’nun asıl amacı, sadece özgürlüğünü elde edip Brittle kardeşlerin icabına bakmak değildir. Köle ticareti yüzünden kaybettiği eşi Broomhilda’yı (Kerry Washington) bulmak ve onu kurtarmak tek hedefi haline gelmiştir. Django’nun bu amacı ikiliyi “Candyland” çiftliğine kadar götürür. Çiftliğin sahibi olan Calvin Candie (Leonardo DiCaprio) adlı köle tüccarı ve kahya Stephen (Samuel L. Jackson) gibi güçlü karakterlerin de ortaya çıkması ile işler daha farklı bir hal alır.
Kendisine Mösyö denilmesinden hoşlanan ama Fransızca konuşulmasından haz etmeyen Candyland’in prensi Calvin Candie karakterinin acımasız, kötü ve asi çocuksu tavrını başarıyla yansıtan Leonardo DiCaprio, rolünün hakkını fazlasıyla verenlerden. Tarantino’nun Kahya Stephan karakteri ile yarattığı ironi hayatın her evresinde içimizde olan bir gerçek. Candy ailesinin uzun zamandır sadık uşağı olan Stephan kendisi de bir köle ve siyah olmasına rağmen kendi çıkarları doğrultusunda olduğu sürece bu sistemin bir parçası olmaktan çekinmiyor. Stephan ve Calvin Candy arasındaki güçlü bağın tam karşısında aynı sağlamlıkta Dr.Schultz ve Django ilişkisi duruyor.
Tarantino, özgün stili ile kendi akımını oluşturmuş bir yönetmen. Öyle ki, Tarantinovari gibi yakıştırmaların benzer filmler için kullanıldığını varsayarsak kendine has tarzını fazlasıyla hissettirdiğini görebilirsiniz. Bu türü sevenler olduğu gibi sevmeyenler olsa da sinemasına yansıyan temel unsurlar bir bakıma popüler kültürün harmanlanmış öğeleri olduğundan hepimizi içine çekebilecek bir şeyler barındırır. Django’nun Spaghetti Western film klasikleri ile hemen hemen aynı sürede çekilmek isteme çabası ile hikayenin biraz gereğinden fazla uzaması dışında olumsuz bir yanı olduğunu söylemek haksızlık olur. Spaghetti’nin sosu biraz fazla kanlı olsada denemeye değer.