“Eğer yakın arkadaşınıza aşık olursanız ne yaparsınız?”
İşte film aslında bu cümle üzerine kurulmuş. Birbirlerinden hoşlanan yakın iki arkadaş ve aslında kendilerine bile itiraf edemedikleri aşkları.
What If, Toronto Film Festivali’nde olumlu eleştiriler aldıktan sonra izleyicilerin karşına çıktı. Konusu sıradan bir aşk hikayesini andırsa da filmin işlenişi yönünden böyle olmadığını anlıyoruz. Daha çok karakterlerin kişisel özelliklerinin farklı olmasından kaynaklanan bu durum filmi sıradan romantik-komedi türlerinden de ayırıyor.
Daniel Radcliffe ile Zoe Kazan’ın canlandırdığı bu karakterler filmin en büyük artılarından biri. Yönetmen Michael Dowse’nin oyuncu tercihlerini bu denli doğru yapmasıyla ne kadar önemli bir karar verdiğinin de böylelikle farkına varıyoruz.
Film genel olarak klasik bir umutsuz aşk hikayesinden yola çıkılarak ekrana yansıtsa da farklı bir anlatıma sahip. Konusundan bahsedecek olursak Wallace ve Chantry adında iki genç bir partide tanışırlar. Chantry’nin yıllardır süregelen bir ilişkisi vardır ve çok da mutludur. Wallace ise uzun süreli bir ilişkiden yeni çıkmıştır ve eski kız arkadaşını henüz unutamamıştır. Kısa sürede çok yakın arkadaş olan bu iki genç zaman ilerledikçe aslında birbirlerini arkadaştan öte görmeye başladıkları gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalırlar. Ne yazık ki Chantry’inin bir ilişkisi olduğu için ikisi de birbirlerine aşklarını itiraf edemezler. Ve film boyunca içlerinde sakladıkları bu sırla yaşamaya çalışırlar.
Film uzun bir süre boyunca çıkmaz bir sonla biteceğinin habercisi gibi olsa da devamlı yaşattığı sürpriz anlarıyla ve klasik romantik filmlerde olduğu gibi olayların hemen çözüme kavuşup mutlu sonla bitmesi gibi senaryolarla sonuçlanmıyor. Bu nedenle filmi romantik filmlerin birçoğundan ayrı bir yerde tutup öyle incelemek ve izlemek gerekiyor.
Daha önce de bahsettiğim gibi başroldeki oyuncular Daniel Radcliffe ve Zoe Kazan ikilisi muhteşem bir iş çıkarmış ve rollerine ne kadar yakıştıklarını ispatlamışlar. Her bakımdan uyumlu olan çift için olumsuz bir eleştiri yapmak hata olur. Daniel Radcliffe’nin daha önce herhangi bir romantik-komedide oynamadığını da göze alırsak bu filmde ne kadar başarılı olduğu su götürmez bir gerçek. Zoe Kazan ise filmde canlandırdığı karakterle başarılı bir performans sergilemiş. Yan rollerde oynayan karakterlerin de başroldekilerden kalır bir yanı olmadığını eklemekte yarar var ayrıca.
Filmin içinde yer alan bazı sahnelerde başroldeki karakterimiz Chantry’nin animasyon çizeri olmasından dolayı yaptıklarını düşündüğüm efektler filme çok iyi aktarılmış ve güzel durmasını da sağlamış. Bu nedenle arada çıkan bu animasyon hilelerinin yüzümüzde ufak bir tebessüme yol açmadığını söylemek yalan olur.
Film çoğu romantik-komedi filminde olduğu gibi ağır bir tempoda başlıyor ve bir süre böyle de devam ediyor. Olayların bir an önce sonuca ulaşmaması bakımından bazı sahnelerde izleyenleri sıktığını söylemek isterim. Ama bunun dışında film ile ilgili başka olumsuz eleştiri yapabileceğimi düşünmüyorum. Kendi türü içinde farklı bir film olduğunu düşünüyorum. O nedenle eğer değişik bir romantik-komedi filmi izlemek istiyorsanız bir an önce izleyin derim. Tabi Daniel Radcliffe etkeni de izlememiz için ayrı bir neden olur gibi duruyor.