Somewhere, In the Night-1: Journey Into Fear

Altın çağını, yaygın kanıya göre, John Huston’ın The Maltese Falcon’ı (1941) ile Orson Welles’in Touch of Evil’i (1958) arasındaki dönemde yaşayan kara film, nam-ı diğer film noir, kendine has karakter tipleri, olay örgüleri, ışık ve gölge oyunları, ahlaki açmazlarıyla bir görüşte hangi türe ait olduğunu kestirebileceğiniz filmlerden müteşekkil, her daim ilgi çekici bir türdür. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika’sı ve Kıta Avrupa’sının ruh halini yansıtan ve bir avuç takipçilerini saymazsak, yarım asırdan fazla bir süredir tarih sahnesinden çekilen kara filmler izleyiciyi hâlâ büyülemeye ve ayak izlerini takip eden eserleri derinden etkilemeye devam etmektedirler. Kara filme ilgi duyanlara yol göstermek, kıyıda köşede kalan filmleri parlatarak vitrine koymak için başladığımız “Somewhere, in the Night” serimizde, her cuma, bir kara film eserini ele alacağız. Hemen belirtmek gerekir ki, dizideki temel amaç, filmleri incelemek değil, tanıtmak; o yüzden bazen tek paragrafla bazen kilit özelliklerini içeren birkaç cümleyle karşınıza gelebiliriz, baştan anlaşalım.

Charlie Chan maceralarından Batman uyarlamalarına kadar geniş yelpazede eser veren Norman Foster’ın en iyi filmlerinden biri ve dizimizin ilk konuğu olan Journey Into Fear (1942), kabaca, bir Amerikalı balistik uzmanının peşindeki Nazilerin kurduğu ölüm kapanından kaçışını anlatan, unutulmaz sahnelere sahip, akıcı ve güçlü bir İkinci Dünya Savaşı gerilimi ama filmi -bizim için- “önemli” kılan esas unsurlar bu tanımın içerisinde yok. Öncelikle, Journey Into Fear’ın nerdeyse tamamı, dış ve gerçek çekim pek barındırmasa da, Türkiye’de geçiyor. Ve filmin gölge yönetmeni, Atatürk’ün silah arkadaşlarından Albay Hâki rolünü de üstlenen ve berbat da olsa yer yer Türkçe konuşan Orson Welles. Baştan sona kadar izleyicinin dikkatini ayakta tutan, kara film kalıplarını hikâyesine başarıyla yediren bu eserle henüz tanışmayanların kendisine bir şans vermesinde fayda var, ne de olsa “Türkiye’de geçen bir Orson Welles filmi” gibi etkileyici bir sıfata sahip film bulmak kolay değil.

Diğer Yazılar: Tanju Baran
Sürü
Bir Dönüşüm Vesikası: Sürü Türkiye sinemasının Umut (1970) ile birlikte zirvesi olan...
Devamını Okuyun
Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir