Uğur Böceği

Amerikan bağımsız sinemasının son dönemde çıkardığı en önemli yönetmen olan Noam Baumbach, sessiz sedasız işini yapmaya devam ediyor. Geçen sene Netflix platformunda görücüye çıkan filmi The Meyerowitz Stories ile önceki başarılarının tesadüf olmadığını, oldukça iyi kotardığı aile draması konsepti ile bir kez daha göstermiş oldu. 2012 yapımı Frances Ha filminin senaryosundaki partneri ve aynı filmdeki oyunculuğu ile sinema dünyasında ismini duyuran Greta Gerwig ise Nights and Weekends (2008) filminde Joe Swanberg ile paylaştığı yönetmenlik sandalyesinde bu kez tek başına. İleride ‘Amerikan Yeni Gerçekçiliği’ olarak anılması muhtemel bu kuşağı, komedi ile dramı harmanlama stilleri bakımından Alexander Payne’in veliahtları olarak isimlendirebiliriz rahatlıkla.

Christine’in kendine taktığı, filme de ismini veren, lakabı ile ‘Lady Bird’ün lisedeki son senesini izlediğimiz filmde, annesi ile yaşadığı çatışmalar filmin ana odağını oluşturuyor. Christine, bir yandan kankasıyla beraber okuldaki tiyatro grubuna katılıyor, 1-2 oğlanla flört ediyor, okulun havalı grubuna katılmak için uğraş veriyor. Lise döneminde hepimizin az çok yaşadığı şeyler aslında. Filmi farklı kılan ise, bu tip bir senaryonun ilk defa sinemanın en üst seviyesinde seyirciye başarılı bir şekilde sunulması. 2014 yapımı Boyhood filmi ile benzerlikleri de bu noktada başlıyor. Filme gelen olumlu ve olumsuz eleştiriler iki film için de neredeyse aynı.

Son dönemde kadın anlatısı olarak öne çıkan filmlerden en başarılısı, The Diary of a Teenage Girl (2015) filmiydi. ‘Sanatçının Bir Genç Kadın Olarak Portresi’ ismiyle özetleyebileceğimiz, bir çizgi roman uyarlaması olan film, kadın yazar, kadın yönetmen üretiminin bir başka temsilcisiydi. Daha minimal bir anlatım sunan ve seyirciye çok fazla ulaşamayan, Marielle Heller’in ilk yönetmenlik deneyimi, yine de olumlu eleştiriler aldı. Fakat yapımcı-dağıtımcı faktörünün de önemli olduğu sinema sektöründe ve dolayısıyla ödül sezonunda ismi anılmadı.

Sayısı gün geçtikçe artan büyüme hikâyelerinden çabuk sıkılan sinema seyircisi için sıradan bulunan yapım, sinemada nadir gördüğümüz anne-kız ilişkisini çok doğal ve gerçekçi bir şekilde sunuyor. Elbette bu doğallıkta güçlü oyunculukların etkisi büyük fakat daha önemlisi yönetmenin kendi hayatından parçalar yer alan senaryosundaki detaylar ve diyaloglardaki samimiyet. Filmi önemli kılan bu detaylar, Christie’nin yolundan geçen her karakterle bir şekilde kurduğu iletişim, bazı ilk deneyimleri, üniversite ve gelecek hakkındaki kararsızlıkları öyküyü güçlü tutuyor. Lady Bird’ün öfkeli, ani çıkışları ise filmin komedi türünün hakkını veriyor. Gerwig’in senaryoya kurgu olarak eklediği ender kısımlar bunlar belki de. Gerçek hayatta bu tür çıkışlar pek olmuyor.

Sacramento ise filmin bir başka önemli karakteri, bütün karakterlere az çok sinmiş. Katolik okulundaki muhafazakâr söylemler ile çoğunlukla alay edilmiş. Filmin alt metnini kaplayan bu eleştiriler, büyüme sürecindeki gençlerin önünü kesen, yaşamlarını kısıtlayan unsurlar olarak sunuluyor. 2002 senesinde geçen film, günümüzün toplumsal sorunlarından uzak, terör, güvenlik, göç gibi sorunların olmadığı zamanlarda geçiyor. Toplumsal dertlerden çok, bireysel dertler ile uğraşılıyor. Film, hepimiz gibi sıradan bir insanın, sıradan hayatının bir parçasını aktarıyor. İstediği üniversiteye girmek, filmdeki ana karakterin görünürdeki en büyük derdi. Trump öncesi Amerikası’nı şimdiden özleyen Amerikan halkı için film bir nostalji kaynağı, bir kaçış sunuyor.

Kendisi de Sacramento doğumlu olan, benzer çevrelerde büyümüş yönetmenin yarı otobiyografik filmi, Frances Ha’nın ön bölümü olarak nitelendirilebilir. Hatta yine senaryoda ortak olarak Naumbach ile çalıştığı 2015 yapımı Mistress America filmi de bu iki filmin arasına yerleştirilebilir. Türkiye’de Uğur Böceği ismiyle gösterime girecek film, sonuyla, edebiyatta, sinemada çok karşımıza çıkan ‘babalar ve oğulları’ temasının, ‘anneler ve kızları’ versiyonuna geçiş yapıyor. İleride Christine de aynı yolları aşındıracak, bir aile kuracak, işinden başını kaldıramayacak, kızı/oğlu için savaşacak ve kıymeti anlaşılmayacak. Evet, kaderimiz bu döngüden ibaret ve büyüdüğümüz çevrelerden kolay kolay kopamıyoruz.

Diğer Yazılar: Tuncay Uravelli
Join the Conversation