Radiogram – Artisanlıktan Uzakta, Tanıdık Bir Baskıcı Rejim Hikayesi
Tüm rejimlerin kanında, o içinde upuzun uzandığı deride, aktığı damarlarda, sonuna kadar toplumu kendine uygun olarak değiştirme isteği vardır. Diğer bir deyişle filmin tezi ne komünizm, ne de diğer –izmlerin birbirinden farklı olduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu isteği taşımak başka bunu zalimce uygulamak ise başka bir meseledir. Komünizm, bir çıkış yolu olarak ortaya atıldığı dönemde, halihazırda yaşanan sömürü düzeninin baskısına maruz kalanların bir çözümüydü. Onlara göre komünizmle her şey harika olacaktı. Belki olabilirdi de ama Sovyet rejimi tüm katılığı ve zalimliğiyle bu rüyayı şimdilik öldürdü. Bu rüyayı yüz sene önce görenler, bir elli yıl sonra bu rüyanın bir kabusa dönüşeceğini bilemezdi. Bana kalırsa hala rüyası görülen komünizm ise hiç yaşanmadı. Ben hala başka bir dünya mümkün diyenlerin arkasındayım. Türkiye’nin 70’lerinde bu rüyayı gören binler, onbinler mevcuttu.
Radiogram, Bulgaristan’ın Sovyet komünizmi altında inim inim inlediği dönemleri sinemaya yansıtıyor. Hiçbir artisanlık gerektirmeden, tanıdık bir baskıcı rejim hikayesiyle seyirciyi buluşturuyor. Stalinci rejimin Bulgaristan’daki tezahürünü izlediğimiz Radiogram, bir köyü kendi içine kapatmak ve yönetmek isteyen Rus komiser Zachariev ile kendi köylerinde rahat yaşamak isteyen köylüler arasındaki amansız mücadeleyi anlatıyor. Radyo dinlemek bu mücadelede özgürlüğü özleyenlerin sesi oluyor.
Otoriter Baba Figürüne Absorbe Olan Baskıcı Rejim
Filmi yaratan Hassanova, hikayeyi ailesinin yazdıklarından, yani onların gözlerinden anlatmayı seçiyor. Rock n Roll müziğinin engellendiği, Komünist rejimin desteklediği müzik kanalının zorla dinlendiği, BBC, Deutsche Welle gibi kanalların yasaklandığı Bulgaristan’da haliyle rejim çok katı olarak sürmekte. Köylüler şarkı bile söyleyemiyor. Aksi halde en ağır şekilde hapis cezası geliyor. Film, baskıcı komünist rejim altında bir köy yaşantısını anlatırken bunu mikro evren düzeyinde yapıyor. Stalin’in Bulgaristan’ın bu köyündeki bir yansıması olan Zachariev, elinden geldiğince mükemmel bir Sovyet olmanın derdinde. Radyoyu yasaklayan da doğal olarak köyün otoriter devlet görevlisi Zachariev’den başkası değil. Zachariev’in önemi şuradan kaynaklanıyor: Rejimin baskıcı halini ancak Zachariev’e bakarak anlayabiliyoruz. Dolayısıyla “hikayenin baş kötüsü Zachariev terör estirecek ve köylüler buna dayanacak” gibi basit bir anlatıya sığınıyor yönetmen. Bunun doğruluğu yanlışlığı bir yana, filmde sinefil seyirciye yeni bir şeyler göstermek için bir çaba sarf edilmiyor. Daha önce benzerlerini çokça gördüğümüz üzere, baskıcı bir rejimin sürekli olarak otoriter baba figürünü benimseyerek hareket ettiğini görüyoruz. Yollar kesiliyor, habersiz aramalar yapılıyor. Rejime karşı duranlar vatan haini ilan ediliyor. Sayısız ceza veriliyor. Köyden çıkışlar izine tabi tutuluyor.
Lacancı Baba İş Başında
Bu davranışları Lacan’ın Simgesel’iyle ilişkilendirmek mümkündür. Kısaca değinecek olursam, Zachariev bir öznedir. Bu özne var olduğu düzeni hazır bulur ve kuralları Babanın Adı ile öğrenir. Zachariev’in köylülerin isimlerini değiştirme çabası buna güzel bir örnektir. Zachariev’in varlığı sayesinde gerçekleşen uygulamalar ve asimilasyon stratejileri yeni bir “ben” yaratma çabasından başka bir şey değildir. Köylüler itaat edip isimlerini değiştirdikleri anda “Babanın Adı” olan kurallar bütünüyle tanışırlar. Köylüler gerçek isimleri ile yeni isimleri arasında kararsız kalırlar. Böylelikle Simgesel’in alanına girerler. Tek bir özneyken ikili parçalanmış bir özne haline gelirler. Lacancı Simgesel olan “Babanın Adı” bunun için ortaya çıkar. Zachariev’in yeni kimlik yaratma politikası komünist rejimi yaşatacaktır.
Zachariev Metaforu: Kötülük Bir Seçim midir Trajedi mi?
Artık bildiğimiz ve sıkıcı gelmeye başlayan bu klasik anlatı, Zachariev’in köylülere yaptığı kötülüklerle (yani rejim için yaptığı iyiliklerle) sürüyor. Film antagonistini kurbanlaştırmayı tercih ediyor. Yani “yaptım ama sor niye yaptım” meselesi antagonistin hep aklında geziyor. Zachariev, köylülerden gördüğü hasmane tavırlara karşı kendi yaptıklarını onurlu ve değerli buluyor. Onlara doğru bir komünist gibi yaşamayı öğretiyor. Daha sonra bu doğruculuk, isim değiştirmeye yani asimilasyona kadar gidiyor.
Zachariev, bu arada kendi kişisel hesaplarını ve hırslarını da görevine yansıtmayı ihmal etmiyor. Sadece rejim için çalışmıyor ve bu otoriteyi kendi bedeninde yarattığı personasında kullanmakta vakit kaybetmiyor. Kadınları taciz ediyor, gençleri keyfi olarak hapsediyor. Bunların tümünü insanlar rejime karşı çıktıkları için yapıyor. Onlar özgürlük istedikleri için yapıyor. Bu kadar ceberrut olmasa, komünist bir komiser olarak hem işini iyi yapamayacak hem de yükselemeyecek. Böylece Zachariev kötü mü değil mi sorunsalı akla geliyor. Film boyunca Zachariev’e acımamız bekleniyor.
Yönetmenin seçimine göre Zachariev tamamen kötücül bir karakter değil. Alıştığımız üzere o da hain rejimden çekmektedir. Köy, onun da hayatına ait değerli bir şeyler saklamaktadır. Ancak buna inanmak biraz zor. İnsanın kendi seçtiği bir hayat nasıl trajik olabilir? Hassanova, asıl kötünün rejim olduğunu ilan ettiğinden Zachariev’i iyi göstermeye çalışıyor. Onun trajedisi aslında kendi hayatını kurtarmak için verdiği zor bir karardan ibaret. Elbette ben bu görüşe katılmıyorum. Zalimi kurbanlaştırmak, düşmanlaştırmak kadar kötü. Eğer Zachariev Stalin’in bir türeviyse ve Komünistlere karşı iyiyse, köylülere karşı kötü olmayı seçmiştir. Zachariev filmde sadece bir insan değil rejimin kötücüllüğünün bir temsilcisi olarak da görev yapıyor. Yaptığı görevden ötürü gayet mutlu. Bazı trajik olaylar yaşaması olağan ve bu yüzden kendisine acımamız gerekmiyor.
Radyo’nun Varlığı
Radyo konusu ise filmin kahramanı olan Ali’nin özgürlüğüne giden yolu simgelemesi bakımından filme katkı sağlıyor. Radyo sadece mcguffin yani merak uyandıran bir nesne. Radyonun filmdeki varlığı, yüklendiği anlamda yatıyor. Ali için radyoyu yaptırmak bir karşı duruş, direniş anlamı taşıyor. Radyoyu yaptırmak için büyük şehre gitmeli ve Zachariev’in dediklerine karşı çıkarak esir olmayı reddetmelidir. Ali, gücünün yetmediği Zachariev’e karşı bu yolculuğa çıkıyor. Daha önce söylediğim gibi; radyo bir meseleden çok bir mcguffin olarak varlığını sürdürüyor. Radyonun tamiri, Ali’nin bir anlamda direniş cesaretini gösteriyor. Yani radyo, özgürlük, direniş ve cesareti içinde saklıyor.
Ancak Ali’nin şehre gidişinin Zachariev’in isteğiyle gerçekleştiğini de belirtmek gerekir. Filmde tam olarak kötücül bir varlığa bürünemeyen Zachariev, Ali’ye izin verir. Zachariev kişisel hesapları çerçevesinde köyde bazı olaylara yol açacaktır. Ali’nin direnişi bile baskıcı rejimin yasalarına uymasıyla ancak bir anlam kazanabilir. Her şeyin sonunda radyo tamir olur ama esaret devam eder.