Kara para peşinde geçen bir kurtuluş mücadelesi.
Hollywood’un son dönem aksiyon filmlerinde sıklıkla rastladığımız uyuşturucu tacirleri ve onlara yanlışlıkla buluşan iyi insan profillerini hemen hemen çoğu aksiyon filminde görüyoruz. Bunlara son zamanlarda örnek olarak Good People karşımıza çıkıyor. Yönetmenin ilk deneyimi olan aksiyon-suç türü bu film ise bizi fazlasıyla hayal kırıklığına uğratıyor diyebilirim.
Filmin konusundan bahsedecek olursak; film, alt katlarında yaşayan bir adamın öldürülmesi sonucu onun evinde buldukları 400 bin doları ne yapacaklarına karar veremeyen genç bir çift ekseninde geçen olayları anlatıyor. Hayalleri uğruna kendi ülkelerini terk etmiş Amerikalı çift bu hayallerini Londra’da gerçekleştirmeyi planlamaktadırlar. Bu 400 bin dolar ise birçok borçlarını ödeyip o hayallerine ulaşmak için önlerinde çok önemli bir adım gibi gözükmektedir. Her ne kadar ilk başta bu işe pek sıcak bakmasalar da daha sonra bunu yaşadıkları durumdan bir kaçış olarak düşünmeye başlarlar ve parayı kullanmakta çekinmezler. İşte bütün olaylar bundan sonra gelişmeye başlar. Bundan böyle paranın peşinde olan uyuşturucu tacirleri ve Fransız bir mafyayla yüzleşmeleri gerekecektir.
Kara paranın yer açtığı sorunları işleyen pek çok film karşımıza çıkmıştı daha önceden. Bu nedenle bu film için izlerken ne kadar farklı olduğu veya konunun ne kadar güzel işlendiğine dair bir çıkarımda bulunmak oldukça güç. Bu bakımdan klasik bir aksiyon filmi olduğunu söylemekte yarar var.
Filmi izlemeye başlamadan önce yönetmen Henrik Ruben Genz oyuncu kadrosu üzerinde kendince güzel bir çalışma ortaya çıkarmış ve başardığını söylemeliyim. Ama filmi James Franco veya Kate Hudson var diye izleyecek olursak oyuncuların her zamanki performanslarından oldukça düşük bir performansla karşılaşacağımızı söylemeden geçemem. Omar Sy gibi yüzümüzü her filmde güldüren bir oyuncu için bile bu filmde belki de canlandırdığı karakterden olsa gerek performansını oldukça düşük buldum. Zaten yan karakterlerin filmde yer aldıkları sürenin azlığı nedeniyle kendilerini tam anlamıyla gösterebileceklerini söylemek hata olur.
Bunun dışında film ile ilgili bahsedilecek diğer noktalardan biri filmde tek mekanda geçen ve final sahnelerinden biri olan büyük hesaplaşma sahnesidir. Bana göre filmin en önemli sahnesi olan bu bölümde ise beklentilerimizi karşılayacak kadar büyük bir aksiyon ne yazık ki göremiyoruz. Gördüğümüz ise bizi tatmin etmiyor. Zaten film boyunca gerçekten bizi tatmin edecek sahne sayısı ise yok denilecek kadar az. Final sahnesi ise mutlu sonla biterek -hatta ummadığımız kadar mutlu- bizi Hollywood klişelerinin tam ortasına atıyor.
Dinamizmin son derece sıfır olduğu bu aksiyon filminin 2014 yılına ait olduğunu düşünmek yeterince zor. Bu bakımdan film bile kendi içinde bir çelişkiye düşmüş. İzleyecek olanların ise umudunu kırmamak adına izlenebilir bir film olduğunu söylemekte yarar var. Ama burada asıl soru tabi ki de “Ne kadar izlenebilir?” olduğu.