Mesut Gengeç’in yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metraj kurmaca sinema filmi “Bağ Bozumu”, Ulusal Uzun Metraj Film kategorisinde yer aldığı 13. Boğaziçi Film Festivali’nde izleyicisiyle buluştu.
Bazen En Uzak Yol, Eve Dönüş Yoludur…
Kaçtığı hayatın tam ortasına yeniden adım atan Burak, affetmenin ve kabullenmenin en zor hasat olduğunu anlar. Çünkü bağ bozumu sadece toprakta değil, insanın içinde de gerçekleşir. Burak, yıllar önce ardına bile bakmadan terk ettiği adaya istemeden döner. Şehirde geçen yıllar onu köklerinden uzaklaştırsa da adanın toprağı hafızasını saklamış, rüzgârı ise yaralarını unutmamıştır. Kaçtığı her şey, şimdi adanın rüzgârında yeniden karşısındadır.
Film, doğanın döngüsüyle insanın içsel döngüsü arasındaki paralelliği sinematik bir dille ortaya koyuyor. Biz, bu hikâyeyi anlatırken izleyicinin hem kendi köklerine dönmesini hem de geçmişin yaralarını onarma cesaretini bulmasını arzuluyoruz.
YÖNETMEN GÖRÜŞÜ

Günümüz metropol yaşamında insanın hem kendine hem doğaya yabancılaşması, modern çağın en temel trajedilerinden biridir. İletişim kanallarının çoğaldığı ama insani bağların azaldığı bu sistem içinde birey, kendini tüketen bir döngüde yaşamaktadır. Filmdeki ana karakter Burak da bu yabancılaşmanın bir yansımasıdır: çalıştığı işlerde tutunamayan, kent yaşamının ağırlığı altında yönünü kaybetmiş biri. Onun hikâyesi, günümüz insanının kaybolan saflık ve erdem arayışını simgeler.
“Bağ Bozumu”nu sadece geçmişle yüzleşme hikâyesi olarak değil; hepimizin bir gün gitmek zorunda kalacağı içsel bir yolculuğun metaforu olarak kurguladım. Bozcaada’nın rüzgârı, bağı, denizi… hepsi karakterin ruh hâlinin yansımaları. Doğa, bu filmde yalnızca arka plan değil, başlı başına bir karakter. Ada, ‘kayıp cennet’i simgeler; doğayla uyumun ve içsel arınmanın mekânıdır.
Burak’ın hikâyesi, aslında bizim de ertelenmiş hesaplarımızın hikâyesi. İnsan, yüzleşmeden özgürleşemez; bu nedenle filmde tekrar eden karga, ayna ve damlayan musluk motifleri, karakterin kendini onarma sürecine dönüşür.”

Film, doğanın ritmiyle insan ruhunun ritmini aynı çizgide buluşturmayı; seyirciye hem görsel hem de duygusal bir farkındalık deneyimi yaşatmayı amaçlar. Zaman zaman zor doğa koşullarında, rüzgârın ve ışığın anlık değişimleriyle çalışıldı; bu zorluklar filmin görsel atmosferine doğal bir gerçeklik kazandırdı. “Bağ Bozumu”, hem fiziksel hem ruhsal anlamda bir sabır ve denge arayışının sinemasal karşılığı oldu.
“Uygarlığın sınır tanımayan gelişimi, insanın kendisine ve doğaya yabancılaşmasına yol açıyor.
Bu filmle izleyiciye başka bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu göstermek istedim.”
Yönetmen Mesut Gengeç, ‘‘Amacım izleyiciyi sadece karakterlerin dramıyla değil, içinde yaşadığımız ekosistem ve tüketim çarkıyla yüzleştirmek. Uygarlığın sınır tanımayan gelişimi, tüm canlıların yaşam alanlarını etkilerken, insanın kendisine ve doğaya yabancılaşmasına yol açıyor. Bu filmle, özellikle yüksek tüketime sahip kentli kesimlere, başka bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu göstermek ve izleyiciyi hem düşünmeye hem de duygusal bir yolculuğa çıkarmak istiyorum’’ olarak aktardı.
OYUNCU KADROSU VE EKİP
Geçmişle yüzleşmek zorunda kalan Burak’ın öyküsü, “Bağ Bozumu”nda güçlü bir dramatik dille anlatılıyor. Tiyatro sahnesinden tanıdığımız, Barış Yurtsever, Burak’ın duygusal yüklerini ve içsel çatışmalarını etkileyici bir performansla canlandırıyor.
“Bağ Bozumu” setinde hayat, kimi anlarda senaryonun önüne geçti.
Başrol oyuncusu Barış Yurtsever, filmde babasının cenaze sahnesini çektiği günün gecesi, gerçek hayatta da babasını kaybetti. Bu beklenmedik olay, filmdeki baba-oğul ilişkisinin duygusal yoğunluğunu gerçeğin kendisiyle birleştirdi. Oyuncu, o sahnede yalnızca karakterinin duygusunu değil, kendi yasının ağırlığını da izleyiciye hissettirdi. “Bağ Bozumu”, böylece hem kurmaca hem gerçek arasında bir duygusal köprüye dönüştü.
Türk sinema ve tiyatro oyuncusu Zeynep Erkekli, Leman Hanım rolünde yılların biriktirdiği sırları ve aile dinamiklerini derinlikli bir şekilde aktarıyor. Karakterler arasındaki çatışmayı ve dramatik tansiyonu, televizyon ve sinema dünyasından tanıdığımız Berke Üzrek ustalıkla güçlendiriyor. Burak’ın geçmişiyle yüzleşme sürecinde karşısına çıkan Sibel karakterini ise, televizyon ekranlarından tanıdığımız Melissa Yıldırımer içten ve sade bir performansla canlandırıyor. Hikâyeye farklı bir denge kazandıran Suat karakterinde Ali Barkın, sakin ve doğal oyunculuğuyla filmin duygusal derinliğini pekiştiriyor. Filmde müzikleriyle Türkay Nişancı, Bozcaada’nın doğal ritmini ve Burak’ın duygusal yolculuğunu destekleyen bir atmosfer yaratıyor. Görüntü yönetmeni Emrah Durmuş ise İstanbul, Bozcaada, Silivri ve İstanbul’un benzersiz manzaralarını doğal ışıkla ekrana taşıyor.

Film çekimleri İstanbul, Bozcaada, Silivri ve Çanakkale’de, bir yıl süren titiz bir çalışma süreciyle gerçekleştirildi. Bu süreçte, hikâyenin duygusal katmanlarını derinleştirmek amacıyla, mevsimler yalnızca görsel bir unsur değil, karakterin ruhsal yolculuğunu temsil eden bir anlatı aracı olarak ele alındı. Her mevsim, Burak’ın içsel değişiminde bir eşik, bir yeniden doğuş imgesi olarak yer aldı.

FİLM KÜNYESİ
Yönetmen / Yapımcı: Mesut Gengeç
Senaryo: Bülent Günal, Mesut Gengeç
Görüntü Yönetmeni: Emrah Durmuş
Müzik: Türkay Nişancı
Oyuncular: Barış Yurtsever, Zeynep Erkekli, Berke Üzrek, Melissa Yıldırımer, Ali Barkın, Müşerref Göksever, Kaan Songün
Çekim Mekanları: İstanbul, Bozcaada, Silivri, Çanakkale
Tür: Dram
Süre: 90 dk
Yapım Yılı: 2025
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: DCP / Renkli
